<>

Duyu Organlarının Yapısı ve İşleyişi 11. Sınıf Biyoloji

DUYU ORGANLARI

GÖZ

Işığı algılama (görme) organıdır. Gözlerimizde vücudumuzdaki bütün reseptörlerin yaklaşık 96 70’i bulunur. İnsan gözü kızıl ötesi ve mor ötesi ışıkları algılayamaz.

Göz dıştan içe doğru sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka olmak üzere üç tabakadan oluşur.

1. Sert tabaka (göz akı, saydam tabaka, kornea) : Gözün en dış kısmıdır. Gözü sarıp iç tabakaları korur. Göze gelen ışığın ilk kez kırıldığı kısımdır. Göz yuvarlaklığını korur. Gözün görme açısını artırır. Bu tabakada sinirler bulunmasına rağmen kan ve lenf damarları bulunmaz. Bu yüzden kornea nakillerinde doku uyuşmazlığı fazla oranda gözlenmez.

2. Damar tabaka (koroid) : Bu tabaka sert tabakanın altında bulunur ve gözü besleyen kan damarları içerir. Gözün ön kısmında renkli görülen irisi oluşturur. İris düz kas yapılıdır ve göze giren ışığı, kasılıp gevşeme yolu ile ayarlar. Karanlık ortamda göz bebeği büyür ve göze daha fazla ışık girmeye başlar. Aydınlık ortamda ise göz bebeği küçülür ve daha az ışık geçirmeye başlar. Göz bebeğinin bu refleksi orta beyinden çıkan otonom sinirlerle kontrol edilir.

Göz bebeği, göz merceği, mercek kasları ve camsı sıvı damar tabakada bulunur. Sağlıklı bir gözde uzak veya yakındaki cisimlerin görüntüsü daima retina üzerine düşer. Göz merceğinin kalınlığını azaltıp artırmasıyla net görüntü sağlanır. Bu olaya göz uyumu denir.

Yakındaki bir cisme bakarken; kirpiksi cismin kasları kasılır, mercek bağları gevşer, mercek kalınlaşır (şişkinleşir). Uzaktaki bir cisme bakarken ise bu olayların tersi gerçekleşir. Saydam tabaka ile iris arasında kalan boşluğa ön oda, mercekle iris arasında kalın boşluğa arka oda denir. Mercekle retina arasındaki boşluğu dolduran sıvıya camsı sıvı denir. Camsı sıvı gözün şeklinin korunmasında rol oynar.

3. Ağ tabaka (retina) : Gözün en iç tabakasıdır. Retina ışığın alınmasında ve bunları elektriksel sinyallere çevirmede önemli rol oynar. Bundan dolayı küçük beyin diye adlandırılır. Retina, cisimlerin şeklini algılayan, çubuk reseptörlerini ve renklere duyarlı koni reseptörlerini içerir.
Koni reseptörleri; kırmızı, yeşil ve mavi renklere duyarlıdır, çubuk reseptörleri renkleri algılamaz, sadece siyahbeyazı algılar. Koniler daha çok sarı benekte, çubuklar daha çok sarı benek dışında yoğunlaşmıştır. Koni reseptörlerinin genetik olarak bozuk ya da eksik olması renk körlüğü hastalığına neden olur.

Rodopsin ışıkta parçalanır, karanlıkta ise çubuk hücrelerinde tekrar sentezlenir. Bu nedenle aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama geçildiğinde ilk anda net görme gerçekleşmez. Bir süre sonra yeterli rodopsin sentezlendiğinde görüntü netleşir. Bu duruma gözün karanlığa adaptasyonu denir. Rodopsin pigmentinin sentezi için A vitamini gereklidir. A vitaminieksikliğinde gece körlüğü ortaya çıkar.

Göze Yardımcı Organlar

Kaşlar, kirpikler, göz kapakları, göz yaşı bezleri ve göz kasları göze yardımcı organlardır. Kaşlar ve kirpikler, gözü terden, aşırı güneş ışıklarından korur. Ayrıca bu yapılar göze yabancı cisimlerin girmesini engeller. Göz yaşı bezleri, gözün mikroplara karşı korunmasında son derece önemli olan
gözyaşını üretirler.

Göz yaşının görevleri:

  • gözdeki yabancı cisimlerin gözden atılması,
  • sahip olduğu lizozomal antibakteriyal enzimler sayesinde bakterilerin öldürülmesi,
  • göz küresinin nemli ve temiz tutulması,
  • kornea ve göz merceğine besin ve su sağlanması

gibi göreveleri vardır.

Görme Olayı

Güneşten gelen ışınların cisme çarpıp göze yansıması sonucu görme olayı gerçekleşir. Görme olayında;

  • Kaynaktan gelen ışınlar, sırasıyla kornea ve göz bebeğinden geçip göz merceğinde kırılır ve retinaya ters olarak düşer.
  • Işık dalgaları, koni ve çubuk reseptörlerinde impulslara dönüştürülür.
  • impulslar optik sinirler aracılığı ile gözden çıkar ve beyne iletilir.
  • İmpulslar beyinde işlenir ve görüntü algılanır.

Göz Kusurları

Normal sağlıklı insanların gözlerinde cisimden gelen ışınlar mercekte kırıldıktan sonra retinaya düşer. Ancak bazı doğuştan ya da sonradan gelişen durumlarda görüntü retinanın üzerine tam olarak düşemez ve görme problemleri yaşanır.

1. Hipermetrop

Uzağı iyi görüp, yakını iyi görememe durumudur. Göz yuvarlağı, optik eksene dik uzamıştır ya da göz merceği normalden incedir. Bu yüzden gözün optik eksen doğrultusundaki çapı normalden kısadır. Görüntü retinanın arkasına düşer. İnce kenarlı mercekle düzeltilebilir.

2. Miyop

Yakını iyi gi , uzağı İyi görememe durumudur. Göz yuvarlağı, optik eksene paralel uzamıştır ya da göz merceği normalden şişkindir. Bu yüzden gözün optik eksen doğrultusundaki çapı uzundur. Mercek normalden kalındır. Görüntü retinanın önüne düşer. Kalın kenarlı mercekle düzeltilebilir.

3. Astigmatlık (kornea çarpılması)

Göz merceği ya da korneada oluşan düzensiz kavisler yüzünden gelen ışınlar bir noktada toplanamaz. Bireyler cisimleri bulanık görürler. Silindirik mercek ile düzeltilebilir.

4. Prespitlik

Yaşlandıkça ortaya çıkar. Merceğin esnekliğini kaybetmesiyle oluşur. Bu kişiler 40 cm’den yakını iyi göremezler. İnce kenarlı mercek ile düzeltilebilir.

5. Şaşılık

Göz küresini hareket ettiren kasların birbiri ile uyumlu çalışmaması sonucunda gözler aynı noktaya yönelemez. Şaşılık ancak ameliyat ile düzeltilebilir.

6. Katarakt

Göz merceğinin saydamlığını kaybederek matlaşması durumudur. Genellikle orta yaş üstü kişilerde görülen katarakt hastalığında kişi buğulu bir camdan bakıyor gibi görür. Göz merceği ameliyat ile çıkarılarak yeni mercek takılması olanaklıdır.

KULAK

İşitme ve denge organı olarak vücutta görev yapan kulak, dış ortamdan gelen ses dalgalarını impulslara çevirip beyne ileterek; denge görevini ise vücudun dikey ve yatay hareketlerine göre beyinciğe ileterek yerine getirir.

Kulak dıştan içe doğru üç kısımda incelenir :

Dış kulak : İçerdiği kulak kepçesi sesleri toplar. Kulak yolu ses dalgalarını kulak zarına iletir. Kulak zarı ise ses dalgalarını mekanik titreşimlere dönüştürür.

Orta kulak : Titreşimleri iç kulağa ileten çekiç, örs, üzengi kemikleri bulunur. Dış kulak ile iç kulak arasındaki basıncı dengeleyen östaki borusu yutağa açılır. Östaki borusunun işitme olayında bir görevi yoktur.

İç kulak : İşitmemizi sağlayan duyu hücreleri ve sinirlerin bulunduğu bölümdür. Vücudun dengesini sağlamada da görev alır. İşitme ile ilgili kısmı salyangoz olarak adlandırılmıştır.

Salyangozda üç zar kanal bulunur :

a) Vestibular kanal
b) Kohlear kanal
c) Timpanik kanal

İşitme Olayı

  1. Kulak kepçesi ile toplanan ses dalgaları, kulak yolu ile kulak zarına getirilir.
  2. Kulak zarında meydana gelen titreşimler, orta kulaktaki çekiç, örs ve üzengi kemikleri ile yükseltilerek oval pencereye taşınır.
  3. Oval penceredeki titreşimler, öncelikle iç kulağın başlangıcı olan dalızdan geçer ve daha sonra vestibular kanalda bir basınç dalgası oluşturur.
  4. Basınç dalgası vestibular kanaldan timpanik kanala geçer.
  5. Timpanik kanaldaki basınç dalgası, yuvarlak pencereyi orta kulağa iter.
  6. Yuvarlak pencerenin orta kulağa itilmesiyle korti organın üzerine yerleştiği temel zar titreşir.
  7. Temel zarın titreşmesiyle korti organını oluşturan reseptör hücrelerin silleri dam zara (çatı – Tektoral) sürtünür.
  8. Uyarılan reseptör hücreler, duyu nöronlarında impuls oluşumuna neden olur.
  9. İmpulsların beyin kabuğundaki işitme merkezinde yorumlanması ve işitmenin gerçekleşmesi

Denge Olayı

İç kulaktaki işitme merkezinin dışında vücut dengesinde görevli merkezler de bulunur. İç kulakta bulunan kesecik (sakkulus), tulumcuk (utriculus) ve yarım daire kanalları vücut dengesinin korunmasında görevlidir. İç kulaktaki bu üç yapının da beyincik sinirleri ile bağlantısı vardır.

Vücutta iki çeşit denge olayı vardır. Bunlar statik denge, vücut pozisyonunun yer çekimine göre dikey düzlemde ayarlanması; dinamik denge ise dönme ve hızlanma ve yavaşlama gibi hareketlerde vücut pozisyonunun korunmasıdır.

Statik denge, tulumcuk ve kesecik yapıları içerisinde yer alan otolit taşları ile sağlanır.

Dinamik denge iç kulakta bulunan üç adet yarım daire kanallarının içindeki sıvıların hareketi ile sağlanır. Dönerken aniden durulursa sıvı hareketi hemen durmayacağından yarım daire kanallarındaki dengeyi sağlamada görevli kıl hücreleri uyarılmaya devam eder ve bu durum baş dönmesine neden olur.

DERİ

Dokunma organı olarak bilinen derinin vücutta farklı işlevleri de vardır.

Derinin Görevleri

  • Dokunma, ısı, ağrı, basınç gibi duyuları algılama
  • Solunum ve boşaltıma yardımcı olma
  • Vücudu dış etkenlere ve mikroplara karşı koruma
  • Vücut sıcaklığını ayarlama
  • Kıl ve tırnak gibi yapıların oluşumunu sağlama

Deri, epidermis (üst deri) ve dermis (alt deri) olmak üzere iki tabakadan meydana gelmiştir :

A) Epidermis (üst deri)

  • Çok tabakalı örtü epitelinden oluşmuştur.
  • Kan damarları ve sinirler bulunmaz.
  • Kıllar ve tırnaklar (keratin) bu tabakadan meydana gelir.

Üst tarafta ölü hücreler bulunur. Bu tabaka korun tabakası adını alır. Korun tabakasının altında canlı hücrelerden oluşan Malpighi tabakası bulunur. Burada deriye rengini veren melanin pigmenti sentezlenir.

Ektoderm kökenlidir.

B) Dermis (alt deri)

  • Sıkı bağ dokusundan yapılmıştır.
  • Kılcal damar ve lenf damarlarınca zengindir.
  • Düz kas hücreleri, kıllar, sinirler, ter ve yağ bezleri de yer alır.

Ter bezleri, dudak ve göz kapakları hariç tüm vücut yüzeyinde bulunur. Derinin vücut sıcaklığını düzenlenmesi ile boşaltıma yardımcı olması bu bezlerden salgılanan ter sıvısı ile olur.

Yağ bezleri, salgılarını kılı saran keseciğe vererek derinin yumuşak kalmasını sağlar. Alında, başın saçlı kısmı ve burun üzerinde çok sayıda yağ bezi bulunur.

Kıllar, Avuç içi, ayak tabanı, dudaklar hariç tüm vücutta bulunabilir. Kıllar gündüze oranla gece, soğuk ortama oranla sıcak ortamda daha hızlı uzar.

Alt deride dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi duyuları alabilen çeşitli özelliklerde mekanik reseptörler bulunur.

Derideki Reseptörler

Basınç duyusunu algılayan paccini cisimciği, dokunma duyusunu algılayan meissner cisimciği ve merkel diskleri, soğuğu algılayan krause ve sıcağı algılayan ruffini cisimciği ve dokunma duyusunu kuvvetlendiren kıl kökü reseptörleri ve ağrı duyusunu algılayan serbest sinir uçları bu reseptörlerden bazılarıdır.

BURUN

  • * Koku alma organıdır. Koku alma duyusu çabuk yorulur. Bu durum insanı kötü kokulara karşı korur.
  • * Her iki burun boşluğunun üst tarafında koku alma alanı olan sarı bölge vardır. Bu bölgede koku reseptörleri vardır.
  • * Burun boşluğu mukus salgısı yapan epitel hücreleri ile döşenmiştir.
  • * Mukus salgısı burun boşluğunun duvarını ve burada bulunan kılları nemli tutar. Bu sayede solunan havanın temizlenmesi, nemlendirilmesi ve ısıtılması sağlanır.
  • * Sinir hücrelerinin genişlemiş dendritlerine koku çomakçıkları denir.
  • * Koku reseptörleri kalbur kemiğinden geçerek koku soğancığına girer.
  • * Koku reseptörleri sadece mukus içinde eriyerek kendisiyle temas edebilen maddelerle uyarılabilir.

DİL

  • * Tat alma organıdır.
  • * Tat alma tomurcukları, dil üzerindeki papilla adı verilen yapılarda bulunur.
  • * Tat alma mekanizması, koku alma mekanizmasına benzer şekilde çalışır. Tükürük sıvısında eriyen tat verici maddeler, tat tomurcuklarındaki reseptör moleküllerle reaksiyona girer ve reseptör hücrelerini uyarırlar. Tat tomurcuklarındaki sinirlerde impulslar başlar. Meydana gelen uyartılar sinirlerle beyine taşınır ve tat duyusu alınmış olur.

Tadın algılanmasında kokunun, rengin ve sıcaklığın önemi büyüktür. İnsan tarafından ayırt edilen tatlar genel olarak; tatlı, acı ekşi, tuzlu olmak üzere 4 ana grupta toplanır. Dilin arka kısmında acıya yoğunlaşmış, arka yanda ekşiye yoğunlaşmış, ön yanda tuzluya, ön ucunda tatlıya yoğunlaşmış tat tomurcukları bulunmaktadır.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Duyu Organlarının Yapısı ve İşleyişi 11. Sınıf biyoloji konu anlatımı özet