Koku alma organı burundur. Burun solunum organı olarak da görev yapar. İki burun deliğinin her biri geniş bir burun boşluğuna açılır. Koku, bu boşluğun tavanında bulunan küçük bir alanda algılanır. Bu alana sarı bölge adı verilir. Sarı bölgede bulunan duyu hücreleri özelleşmiş sinir hücreleridir. Epitel tabaka İçine gömülmüş olan bu hücrelerin uç kısmında siller yer alır. Siller, burun boşluğunu kaplayan mukus tabakasına uzanır. Duyu hücrelerinin beyindeki koku soğancığı ile bağlantısı vardır.
Kokular, burna giren moleküllerin mukus tabakasında çözünmesi ve duyu hücrelerini uyarması sonucu algılanır. Duyu hücrelerinin uyarılmasıyla oluşan İmpulslar, koku soğancığındaki koku sinirleri aracılığıyla beyne iletilir ve orada koku olarak algılanır. Koku reseptörlerinden gelen uyarılar beyne giderken talamusa uğramadan koku merkezine ulaşır. Bu nedenle koku duyusunun algılanmasında diğer duyulardan farklı bir yol izlenir.
İnsanlar binlerce kokuyu birbirinden ayırt edebilirler. Ancak bir kokuya sürekli maruz kalınması durumunda o kokuyu algılama duyarlılığı giderek azalır ve sonra kaybolur. Bu duruma koku adaptasyonu denir. Örneğin lokantaya ilk girildiği zaman herhangi bir yemek kokusu güçlü bir şekilde hissedilmesine rağmen bir süre sonra o kokuya alışılır.
İnsanlarda tat ve koku duyuları işlevsel olarak birbirine benzer. Tat ve kokunun alınmasından kimyasal maddelere duyarlı reseptörler (kemoreseptörler) sorumludur. Her ikisinde de maddenin uyarı oluşturması için reseptöre ulaşması ve sıvıda çözünmesi gerekir. Ayrıca bu iki duyu birbirini de etkileyebilir. Burun sağlığını korumak İçin burunda bulunan kılları koparmamak gerekir. Çünkü burun kılları, solunum yoluyla vücuda alınan havadaki yabancı maddeleri süzme görevini yapar. Ne olduğu bilinmeyen ya da kokusu çok keskin olan maddelerin yakından koklanmaması da burun sağlığı açısından önem taşır.