Divan Şiirinde Tarzlar/ Anlayışlar Temsilcileri AYT
DİVAN ŞİİRİNDE TARZLAR / ANLAYIŞLAR
1. Türkîibasit
Birçok kaynak akım olarak kabul etse de tam anlamıyla bir akım değildir.
15. ve 16. yüzyılda bazı şairlerin yazdığı şiirlerden dolayı Türkîibasit adlandırması kullanılmıştır.
Sözü edilen şairler Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalardan kaçınmışlar, daha çok Türkçe sözcükleri yeğlemişlerdir.
Temsilcileri, günlük konuşma dilinden gelen unsurlara, deyim ve atasözlerine, günlük hayat sahnelerine yer vermişlerdir.
Sözü edilen şairler, basit ve sade bir Türkçeyle şiirler yazmışlardır.
Temsilcileri: Edirneli Nazmi, Tatavlalı Mahremi, Aydınlı Visali
2. Hikemî Tarz
Didaktik özellikler taşıyan üsluptur. Nabi ile özdeşleşmiş bir tarzdır.
”Düşünceye dayalı, hikmetli söz söyleme” olarak tanımlanır.
Özdeyiş ve atasözü niteliği taşıyan sözler söylenir, bilgece ifadelere yer verilir, şiir yoluyla öğüt verilir.
Hikemî tarz, hikmetli söz söylemeye dayanır.
Nabi’nin aşağıdaki beyti hikemi tarzın örneğidir:
Çok da mağrur cima kim meyhane-i ikbalde
Biz hezâran mest-i mağrurun humârun görmüşüz
(“Yüksek mevkilere ulaştım, talihim iyi gidiyor’ diye sakın mağrur olma, kibirlenme. Biz binlerce gurur sarhoşunun sonradan ayıldığını, sıkıntıya düştüğünü görmüşüz.)
Temsilcileri: Nabî, Seyyid Vehbi, Koca Ragıp Paşa, Haşmet, Fıtnat Hanım, Sümbülzade Vehbi, Keçecizade İzzet Molla…
3. Sebk-i Hindî
İran’da doğan ve Hindistan’da Farsça şiir söyleyen şairlerce geliştirilen, daha sonra Türk edebiyatına geçen ve “Hint üslubu, Hint Tarzı ” anlamına gelen akımdır.
Sembolizm akımına benzeyen bir akımdır.
Özellikle “gazel ” nazım şeklinde görülür.
Sebk—i Hindî’nin genel özellikleri şunlardır: Mübalağa ve tezat sanatlarına çokça yer vermek; sözden çok anlama önem vermek; anlam derinliği oluşturmak için hayallere çokça yer vermek; ızdıraba önem vermek; az sözle çok şey anlatmaya çalışmak; yeni mazmunlar bulmak; tasavvufa yer vermek; bilmeceyi andıran mazmunlar kullanmak; sözü uzatan sanatlar yerine; istiare, mecazımürsel, kinaye, telmih, irsalimesel gibi sanatları tercih emek; açık bir söyleyiş yerine güç anlaşılır bir dil kullanmak; kapalı anlamı benimsemek; musikî ile derin söz ahengi sağlamak; uzun tamlamalar kullanmak…
Neşatî’nin aşağıdaki beyti Sebk-i Hindî’ye örnektir:
Şevkiz ki dem-i bülbül-i şeydada nihanız
Hünuz ki dil-i gonce-yi hamrada nihanız
(Biz öyle bir ateşiz ki çılgın bülbülün ötüşünde gizliyiz. Biz öyle bir kanız ki kırmızı goncanın gönlünde gizliyiz.)
Temsilcileri: Neşati, Nabî, Nefî, Fehim, İsmetî, Nailî-i Kadim, Şeyh Galip…
4. Mahallîleşme Üslubu (Yerlileşme Akımı)
Şiirlerde atasözleri ve deyimleri kullanmakla başlayan, daha sonra yerli unsurların, mekanların, adetlerin şiire girmesi, hece ölçüsünü kullanma, halk şiirlerine ait nazım biçimlerinden yararlanma ve mahalli konulara yönelme şeklinde devam eden bir divan edebiyatı üslubudur.
Sade dil ve mahallî ifadeler kullanılmıştır.
Yerli konular işlenmiştir; İstanbul’un türlü semtleri, köşkleri, eğlenceleri, aşkları, insan çehreleri yalnız mesnevilerde değil; şarkı, gazel, kasidelere de konu olmuştur.
Divan şiirinin soyut dünyasından somut bir dünyaya geçilmiştir.
Gerçek sevgililere, günlük yaşama, yaşanan mekânlara yer verilmiştir.
Mahallileşme’nin etkisiyle hece ölçüsüyle şiir yazmıştır.
Baki, Mahallileşme akımının hazırlayıcıları arasındadır.
Temsilcileri: Sabit, Nedim, Enderunlu Vasıf…