<>

Divan Edebiyatının Önemli Sanatçıları 10. sınıf Edebiyat

Yazar Öne Çıkan Eserler Özellikler
Fuzuli Leyla ve Mecnun, Su Kasidesi, Şikayetname Aşk, tasavvuf ve hüznün şairidir.
Baki Kanuni Mersiyesi, Divan “Sultanü’ş-Şuara” olarak bilinir, gazel üstadıdır.
Nedim Divan, Lale Devri Şiirleri Lale Devri’nin en önemli şairidir, şarkı türünde ünlüdür.
Nabi Hayriyye, Hayrabad, Tuhfetü’l-Harameyn Hikemi tarzın en önemli temsilcisidir, didaktik şiirleri ile tanınır.
Şeyh Galip Hüsn ü Aşk, Divan Sebk-i Hindi akımının en önemli temsilcisidir, tasavvufi ve alegorik anlatım kullanır.
Ahmet Paşa Güneş Kasidesi, Kerem Kasidesi Divan edebiyatında kaside türünün önemli temsilcilerindendir.
Nefi Siham-ı Kaza, Divan Hiciv türünün en önemli temsilcisidir, yergi şiirleriyle tanınır.
Zati Divan, Edirne Şehrengizi Şehrengiz türünün önemli temsilcisidir, halk şiiriyle de yakınlığı vardır.
Lamiî Çelebi Şem ü Pervane, Vamık u Azra Tasavvufi ve alegorik eserleriyle bilinir, tercüme ve şerh çalışmaları da yapmıştır.
Koca Ragıp Paşa Divan Hikemi tarzın temsilcilerindendir, didaktik ve felsefi şiirleri ile tanınır.
Beyazıt Bestami Mektubat, Divan Tasavvufi düşünceleri ve mektupları ile tanınır.
Şeyhi Harname, Hüsrev ü Şirin Mizahi eserleri ile tanınır, allegorik anlatımlar kullanır.
Güvahi Pendname Didaktik içerikli eserleriyle bilinir, atasözleri ve öğütlere yer verir.

Hoca Dehhanî (?-?)

Anadolu’daki din-dışı divan edebiyatının kurucusu ve ilk temsilcisi kabul edilir. Çağdaşları gibi dinî—tasavvufi konularda şiir yazmayıp aşk, şarap ve tabiat konularını işlemiştir.

Selçuklu Şehnamesi (Selçukname) adlı 20.000 beyitlik Farsça mesnevisi olduğu rivayet edilir, ancak eser günümüze ulaşmamıştır.

Kadı Burhanettin (1345-1399)

  • Asıl adı Ahmet’tir. Anadolu’da yaşayıp kadılık, vezirlik ve hükümdarlık yapmış âlim ve şair bir devlet adamıdır.
  • Kadı Burhanettin, şiirlerinde mahlas kullanmamıştır. Şiir dilinde Azeri Türkçenin özellikleri görülen şair, sade dille yazdığı Türk halk şiirinde görülen cinaslı kafiyeye fazlaca yer verdiği tuyuğlarıyla tanınır.
  • Şiirlerinde tasawufî düşüncenin yanında dünya zevklerine dayalı din—dışı konuları işlemiştir. Şiirlerinde ihtiraslı ve maceracı ruhunun yansımaları vardır.
  • Aruzun yanında hece vezniyle de şiirler yazmıştır. Divan’ı vardır.

Şeyhi (1376?-1431 ?)

  • Asıl adı Yusuf Sinaneddin’ dir. Hekim, din bilgini ve şairdir. Kütahyalıdır. Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli’ye bağlandıktan sonra “Şeyhi” mahlasını almıştır.
  • Çağdaşlarına göre zarif bir dile, zengin bir hayale, canlı bir tasvir yeteneğine sahip olan Şeyhi, her yönüyle büyük bir şairdir.
  • Şiirlerinde hem din dışı, hem de tasavvufî konuları işlemiştir.
  • Göz doktoru olan Şeyhi, Çelebi Mehmet’i tedavi edince kendisine mükâfat olarak Tokuzlu köyünün tımarı verilmiştir. Tımarın eski sahipleri tarafından darp edilmesi üzerine Harname adlı ünlü eserini yazdığı söylenir.

Eserleri

  • Türkçe Divan
  • Hüsrev ü Şirim: Genceli Nizami’den çevirdiği mesnevidir. Edebiyatımızda yazılan Hüsrev ü Şirin’lerin en başarılısıdır. 11 bölüm olan eser, 6944 beyitten oluşur. Din dışı bir mesnevi olup İran hükümdarı Hürmüz’ün oğlu Hüsrev ile Ermeni melikesi Mehin Banu’nun yeğeni Şirin’in arasındaki aşk macerasını konu alır.
  • Harname: Edebiyatımızda yergi (hiciv) türünün başarılı bir örneğidir. 126 beyitlik fabl niteliği taşıyan, alegorik—sembolik bir mesnevidir. Boynuz umarken kulaktan olan bir eşeğin hikâyesi anlatılır. Yük taşımaktan bir deri bir kemik kalmış bir eşeğin, semiz öküzlerin boynuzlarına imrenip onlar gibi semirmek için bir ekinliğe dalması üzerine kızgın tarla sahibinin onun kuyruğunu ve kulağını kesmesi anlatılır.

Fuzûlî(1483-1556)

  • Asıl adı Mehmed’dir. Başkalarının tercih etmeyeceğini düşündüğü ve olumlu anlamıyla (erdemli) kendisini tanımlayıcı bulduğu için “fuzûli” sözcüğünü mahlas olarak almıştır. Bütün ömrünü Bağdat ve çevresinde geçirmesine rağmen Anadolu ve Rumeli şairleri tarafından tanınmıştır.
  • Her şeyden önce bir aşk şairidir, bütün şiirlerinde aşkını anlatmıştır. Bu aşk, maddî ve beşerî aşktan başlayarak tasavvufî aşka ulaşmıştır. Anlattığı sevgili soyuttur, ilahî sevgilidir, yani Allah’tır; platonik aşkı anlatır. Tasavvuf onda bir gaye değildir, mutasavvıf değildir.
  • Bir ızdırap şairidir. Aşkı hep hüzün, keder ve acı yönüyle görür. Ayrılık, dert ve üzüntüyü arar; kavuşmayı, neşeyi, mutluluğu istemez; acı çekmekten hoşlanır. Her kavuşmanın sonunda dayanılmaz bir ayrılık olduğu için kavuşmayı istemez.
  • Aşkını anlatırken heyecanını, lirizmini hemen hissettirir. Divan şiirinin en lirik şairlerinden biridir.
  • Mazmun bulma ve kullanmada, söz ve ses sanatlarını kullanmakta çok ustadır.
  • Bir gazel şairi olan Fuzûli, divan şiirinde gazel nazım biçiminin en önemli şairlerinden biridir.
  • Fuzûlî şiirleri Azeri Türkçesinin dil özelliklerini taşır, dili dönemine göre oldukça sadedir.
  • Şiirleri içten ve samimidir; kolayca söylenmiş izlenimi verir, ancak çok katmanlıdır, yani derin anlamlıdır,
    dolayısıyla şiirleri birer “sehlimümteni” (kolay söylenmiş görünen, ama derin anlamlar içeren) örneğidir.
  • Şiirde ilimin değerine inanan Fuzûlî, “ilimsiz şiir temelsiz duvara benzer” düşüncesini savunur.

Türkçe Eserleri

  • Türkçe Divan: Divan’da yer alan “Su Kasidesi” edebiyatımızdaki en ünlü naat örneklerindendir.
  • Leyla vü Mecnun: Türk edebiyatında bu konuda yazılmış eserlerin en ünlüsüdür. Mesnevidir. Beşeri aşktan ilahî aşka geçiş anlatılır.
    Toplam 3098 beyittir. Şair, Leyla’nın şahsında Allah’ın sıfatlarını, Mecnun’un şahsında Allah’a ulaşma yolunda her güçlüğe katlanan saliki anlatmayı amaçlamıştır. Fuzuli’nin en ünlü eseri olan “Leyla ve Mecnun”, aslında bir Arap halk hikâyesidir. Bu hikâyenin Mecnun mahlasını kullanan Kays bin Al-Mulavvah adlı bir Arap şairinin maceralarının halk hikâyesi halini aldığı söylenmektedir. Bu halk hikâyesi Fuzuli’nin hayatının büyük bir kısmını geçirdiği sanılan Hille’de çok yaygındır. XIII. Yüzyılda Genceli Nizamî, bu hikâyeyi Hamse’sindeki beş mesnevisinden birine konu yapmıştır. Nizamî’den sonra İranlı ve Türk birçok şair tarafından Leyla ve Mecnun hikâyesi yazılmıştır.
  • Şikâyetname: Edebiyatımızda ilk edebî mektuptur. Kendisine bağlanan 9 akçelik maaşı alamadığını Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi’ye yazmıştır.
  • Beng ü Bade: Şah İsmail’e sunduğu 444 beyitlik alegorik ve sembolik bir mesnevidir. Afyonla (afyon) şarabın (bade) karşılaştırılıp şarabın üstünlüğü ortaya konmuştur. “Beng”in Sultan II. Bayezid’i “bade”nin Şah İsmail’i temsil ettiği söylenir. Şah İsmail’i temsil eden bade üstün gelir.
  • Hadikatü’s-süeda: Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilişi anlatan düzyazı biçiminde (mensur) bir eserdir. Fuzuli, İranlı Hüseyin Vaiz’in “Ravzatü’ş-Şüheda” adlı eserini esas almış, konuyu yer yer manzum parçalarla süslemiştir. Eserin içinde ünlü “Kerbela Mersiyesi” de yer alır. Şiiler, muharremde Hadikatü’s—Süeda’yı okuyarak matem tutmuşlar, Bektaşiler eseri adeta kutsal bir kitap saymıştır.
  • Sohbetü’l-Esmar: “Meyvelerin sohbeti” anlamına gelir. Meyvelerin birbiriyle münazarasından oluşur.

Farsça Eserleri

  • Farsça Divan
  • Saki-name (Heft-cam): Saki, “içki sunan kişi” anlamına gelir. Bir içki ve musiki toplantısını anlatan 327 beyitlik bir mesnevidir. Baştan sona tasavvufî bir anlam taşıyan mistik bir eserdir.
  • Rind ü Zahid: İçinde manzum parçaları da olan düz yazı türündeki eseridir. Eserin konusu Zahid (bab) ile Rind (oğul) arasında bir konuşma ve tartışmadır. Zahir, zahir (görünen / somut) ilimlerin, Rind batın (gizli /soyut) ilimlerin savunucusudur. Fuzulî, Rind’in tarafını tutar.
  • Sıhhat u Maraz: Eser, “sağlık ve hastalık” anlamına gelir. Eserin adı, bir nüshada “Hüsn ü Aşk”, bir nüshada ise ” Ruhname” olarak geçer. Farsça mensur (düz yazı) bir risaledir. Eserde ruhun beden ülkesine yaptığı seyahat anlatılır.

Arapça Eserleri

  • Arapça Divan

Baki (1526-1600)

  • Asıl adı Mahmut Abdülbaki’dir. Çok istediği şeyhülislamlık makamına kavuşmadan ölmüştür.
  • Döneminde kendisine verilen “Sultanü’ş-şuara” veya “sultan-ı şairan” (şairler sultanı) unvanını asırlar boyu korumuştur.
  • Mazmunları, hayalleri inceden inceye düşünüp tartarak söylemiştir. Aruz ölçüsünü ve söz sanatlarını kullanmada çok başarılıdır.
  • Şiirlerinde genellikle din dışı konuları işleyen Bakî, rint bir şairdir. Zevke, eğlenceye düşkün yaradılışı ve rintçe yaşama isteği şiirlerine yansımıştır. Dünyayı kısa, geçici bir hayal âlemi olarak görmüştür. Bakî, birçok açıdan Nedim’in habercisidir. Şiirlerinde tasavvufî izler az da olsa vardır. Şiirlerinde tabiat önemli yer tutar. Baki’nin şiirlerinde yer yer, İstanbul’da gördüğü; baharını, yazını, kışını yaşadığı gerçek tabiatı anlatma çabası da vardır. İstanbul hayatından sahnelere yer verir. Baki’nin şiirlerinde Kanuni devrini, bu devrin yaşamını, zenginliğini bulmak mümkündür.
  • Şiire temiz ve pürüzsüz İstanbul Türkçesini getirmiştir; dili dönemine göre oldukça sadedir. Şiirlerinde İstanbul halkının konuşma kalıplarından, günlük dildeki kullanımlardan yararlanarak yaptığı tasvirlerle yeni bir atmosfer oluşturmuştur.
  • Baki’nin şiirlerinde dil ve söyleyiş mükemmelliği vardır. Sözün çağrışım gücüne ve büyüsüne önem verir.
  • Gazel şairi olan Baki’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü üzerine terkibibent nazım şekliyle yazdığı “Kanuni Mersiyesi” ünlüdür.

Eserleri

  • Divan: Asıl ününü sağlayan eseridir.
  • Fezailü’l-Cihad: Arapçadan çevirdiği mensur bir eserdir.
  • Fezail-ı Mekke: Arapçadan çevirdiği mensur bir eserdir.

Baki’nin cenazesinde kendisine ait şu beytin okunduğu söylenir:

Kadrüni seng-i musallada bilip ey Baki
Turup el baglayalar karşuna yârân saf saf
(seng-i musalla: musalla taşı, yârân: dostlar, turup: durup)

Bağdatlı Ruhî (16. yüzyıl)

  • Asıl adı Osman’dır. Babası gibi sipahidir. Divan şiirinde düşünce ve toplumsal konulu şiirler yazmıştır. Bütün hayatı sıkıntı içinde geçen Ruhi, yaşadığı ortamın kötülüklerini, yolsuzluklarını yakından görmüş ve bunun acısını derinden duymuştur. Çektiği acılar onu kötümser yapmış ve şiirlerinde toplumu eleştirmeye ve hicvetmeye itmiştir.
  • Terkibibendiyle tanınan sanatçı, bu şiirinde dönemin olumsuzluklarını, ahlaksızlıklarını dile getirmiştir.
  • Terkibibendine birçok şair nazire yazmıştır. En ünlüsü Ziya Paşa’nınkidir.

Nef’î(1572?-1635)

  • Asıl adı Ömer’dir. Erzurum’un Hasankale (Pasinler) ilçesinde doğmuştur.
  • Nef’î’nin İlk dönem şiirlerinde kullandığı “zarara mensup” anlamına gelen “Dani” mahlası, Gelibolulu Ali tarafından “yararlı” anlamına gelen “Nef’î“ mahlasıyla değiştirilmiştir.
  • Divan edebiyatının en önemli kaside şairi olan Nef’î, “kaside üstadı” olarak kabul edilir. Kasidenin her bir bölümünü, beyitleri birer cümle gibi kullanarak adeta paragraf bütünlüğüne kavuşturmuş, mübalağaya (abartıya) sıkça başvurmuş, övdüğü kişiyle samimice konuşmuştur. Fahriyeyi kasidenin vazgeçilmez bölümü yapmasından dolayı “fahriye şairi” olarak anılır
  • Kasidelerinde, dili oldukça ağırdır; ama ahenklidir. Ahenge ve sese önem veren Nef’î canlı tasvirlere yer verir, kasidelerini okuyanı adeta savaş meydanında yaşatır.
  • Gazellerinde, kasidelerindeki mağrur tavrına karşılık alçakgönüllü, rindane bir tavır vardır. Gazelleri, kasidelerine göre sade bir dille yazılmıştır. Din dışı konuları işleyen Nef’î, mesnevi türünde eser vermemiştir.
  • Divan edebiyatının hiciv alanındaki en önemli şairi olan Nef’î’nin mizacı “övünmek, övmek ve sövmek” şeklinde özetlenir. Babası başta olmak üzere padişahlar, devlet adamları ve çağdaşı şairleri ağır bir dille hicvetmiştir. Çok müstehcen küfürlerden oluşan şiirleri Siham-ı Kazası’nda yer alır.

Eserleri

  • Türkçe Divan: Kaside ağırlıklı bir divandır.
  • Farsça Divan: Türkçe Divan’ının aksine tasavvufi düşünce ağırlıktadır.
  • Sihâm-ı Kazâ: Eser “kaza okları” anlamına gelir. Nef’î’nin hicivlerini topladığı eser, ince bir zekâ ürünü olan manzumelerle beraber argo ifadeler ve küfür içeren şiirler de içermektedir. Yerginin yerini çoğu kez sövgü almaktadır. Eserde şairin Şeyhülislam Yahya, Tahir Efendi gibi kişilere yazmış olduğu zarif hicivlerin yanında başta babası Mehmed Bey’e ve Gürcü Mehmed Paşa, Kemankeş Ali Paşa, Kafzâde Fâ’izi, Veysî gibi dönemin önemli isimlerine yazmış olduğu ağır hicivler de bulunmaktadır.
  • Tuhfetü’l-Uşşâk: Bazı kaynaklarda bağımsız bir eser olarak gösterilen manzume, Farsça Divan’da yer alan doksan yedi beyitlik Farsça bir kasidedir. Fuzulî’nin Enisü’l-Kalb adlı eserine naziredir.

Nebî (1642-1712)

  • Asıl adı Yusuf’tur, Urfa’lıdır.
  • Edebiyatımıza fikri (düşünceyi) getiren şairdir. Duygu ve hayal unsurlarını bir yana iterek didaktik şiirler yazmıştır. Aşk şiirleri olan gazellerde bile dönemin bozukluklarını işlemiş, sosyal konularda düşüncelerini ortaya koymuştur.
  • Hikemî ya da hakimane şiir denilen hikmet ve darbımesel tarzında şiir söyleme anlayışını getirmiştir. Nâbî, dildeki hâkimiyeti, nazım tekniğindeki ustalığı, yüksek perdeden ve filozofça fikirler ortaya atmasıyla zamanında şiire yenilikler getirmiştir. “Nâbî Mektebi (Ekolü) veya Tarzı” denilen bir şiir tarzı ortaya koymuştur.
  • İstanbul Türkçesine âşık olan Nâbî, şiirlerinde sağlam, sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır. Ona göre şiir, bir sözlük kitabına benzememelidir. Gazellerini buna uyarak sade bir dille yazmış, kasidelerini ve diğer eserlerini kısmen ağır bir dille yazmıştır.

Eserleri

  • Türkçe Divan: 23 kaside ve tarihi yanında 834 gazeli vardır.
  • Hayriyye: Oğlu Ebulhayr Mehmet’e öğüt vermek için yazdığı didaktik mesnevidir.
  • Hayrabad: Feridüddin Attar’dan Türkçeye çevirdiği aşk konulu bir mesnevidir. Nabi hikâyeyi bitmesi gerektiği yerde bitirmemiş, oldukça uzatmıştır. Kavuşmayla biter.
  • Fetihname-i Kamaniçe: 1671’de Lehistan seferini anlatan mensur bir gazavatnamedir. Eserde, manzum parçalar da vardır.
  • Sur-name: Sultan IV. Mehmed’in şehzadeleri için Edirne’de yapılan ve 15 gün süren büyük sünnet düğününü anlatan mesnevidir.
  • Tuhfetü’I-Harameyn: Hac izlenimlerini anlatmıştır.
  • Münşeat: Şairin mektuplardan oluşan eserdir.
  • Terceme-i Hadis-i Erbain: Cami’nin kırk hadis tercümesinden yapılmış nakildir.

Nedim (1681-1730)

  • Asıl adı Ahmet’tir. Lale devri olarak bilinen zevk ve eğlence döneminin şairidir.
  • “Nedimâne” denilen bir tarz oluşturmuştur. Söyleyiş mükemmelliği, yerlilik arzusu ve Nedim’e özgü eda Nedimâne tarzın en önemli özellikleridir. Bir gazelinde; “Ma’lûmdur benim sühanım mahlas istemez / Fark eyler onu şehrimizin nükte-dânları” diyerek üslup sahibi bir şair olduğunu ifade etmiştir.
  • Divan şiirinde Necâtî’yle belirginleşen, Bâkî ve Şeyhülislam Yahyâ gibi şairlerin eserlerinde mükemmelleşen mahallileşme akımının en büyük temsilcisidir. Halk edebiyatına yakınlaşması, İstanbul hayatından sahneler sunması, gerçek hayattan alınan unsurları kullanması, günlük dilden gelen konuşma kalıplarına ve deyimlere yer vermesi mahallileşme akımının ondaki özellikleridir.
  • Şarkı türünün en önemli ismi olan şairin şiirleri bestelenmeye uygundur. Gazel ve kasidede de başarılıdır. Şarkılarının konusu aşk, şarap, Sa’dâbâd gezintileri, Çırağan sefaları gibi şeylerdir. Şiirlerinde en çok dikkati çeken mekânlardan biri Sa’dâbâd’dir. Büyük ve görkemli bir alanı ifade eden Sa’dâbâd; su kanalı, köşkler, saray, mesire alanı ve kamelyalarıyla Nedim’in hayal dünyasını süsleyen bir tablo gibi sunulmuştur.
  • Bir İstanbul şairi olan Nedim, İstanbul’un eğlence ve mesire yerlerine yer vermiş, İstanbul’un yerli yaşayışını anlatmıştır.
  • Nedim Divanı’nda hece ölçüsüyle yazılmış iki koşma vardır. Şiirlerden biri “Nedim’in Türküsü” olarak bilinmektedir. Nedim’den önce de bazı divan şairleri hece ölçüsünü kullanmıştır.
  • Şiirlerinde tasavvufî ve dinî derinlik yoktur.
  • İstanbul Türkçesini kullanan şairin sade bir dili ve yalın, içten söyleyişi vardır.
  • Divan’ı vardır.

Şeyh Galib (1757—1799)

  • Asıl ismi Mehmed’dir. Edebi sohbetlerine katılarak kendisinden çok şey öğrendiği hocası Hoca Neş’et tarafından verilen Es’ad mahlasını 1784 yılına kadar kullanmış daha sonra da Gâlib mahlasını almıştır. Mevlevîliğe bağlı olan Şeyh Galib, Mevlevî şeyhliğine kadar yükselmiştir. “Galib Dede” olarak da anılır.
  • Divan edebiyatının son büyük şairi sayılır, onda bütün büyük şairleri bulmak mümkündür.
  • Sebk-i Hindi akımının edebiyatımızdaki en güçlü temsilcilerinden olan Şeyh Galib’in şiirleri semboller ve çözülmesi zor ifadelerle doludur. Klasik mazmunları kullanmakla birlikte yeni mazmunlar da kullanmıştır.
  • Şiirlerinde tasavvuf düşüncesine yer veren şair, “ilahî aşk”ı işlemiştir. Aşk, şiirlerinin ana eksenidir.
  • Mahalli-folklorik üsluba önem vermemiş, sadece hece ölçüsüyle bir koşma biçiminde bir türkü ve sade Türkçeyle bir gazel yazmıştır. Şiirlerinde kullandığı dil ağır ve süslüdür. Yabancı sözcük ve tamlamalara çokça yer vermiştir. Derin, ahenkli ve ince anlamlı kelimeleri kullanmıştır.
  • Divan ve Hüsn ü Aşk sanatçının eserleri arasındadır.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. Şuayip Aksoy dedi ki:

    Buranın kaynakçası varmı lazım bana acil.

Divan Edebiyatının Önemli Sanatçıları 10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı