DİNİ YAYINLAR
1. Türkçe Tefsir ve Meal Çalışmaları
Kur’an-ı Kerim, belli metotlarla açıklanarak insanların daha iyi anlaması için tefsir çalışmaları yapılmıştır. Ayrıca ayetlerin kısa anlamları olan meal çalışmaları da yapılmıştır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk, Türkçe tefsir ve meal çalışmaları yaptırarak bu alanda önemli bir katkı sağlanmıştı. Atatürk bu konuyu ilk kez ilk kez 14 Ağustos 1923’te bilimsel bir heyet onuruna verdiği çay toplantısında dile getirmiştir. Bunun sonucu olarak, 21 Şubat 1925 tarihinde TBMM gündemine gelmiş ve Diyanetin yayınladığı eksik ve hatalı Kur’an çevirilerinin yerine daha güzel bir meal ve tefsir çalışmasının yapılarak yayınlanması karara bağlanmıştır. Bunu da uzmanlardan oluşan bir heyetin yapması, ihtiyaç duyulan İslami eserlerin Türkçeye kazandırılması, İslam aleyhine yapılan yabancı yayınlara karşılık verecek gerekli dini yayınların yapılması da istenmiştir. Meal yazma görevi ilk olarak İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’a, tefsiri yazma görevi de Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a verildi. Fakat Mehmet Akif bir süre sonra bu işten vazgeçtiğini yetkililere bildirdi.
Bunun üzerine Diyanet İşleri yetkilileri, bu görevi de Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a verdiler. Böylece 1926-1938 yılları arasında meşhur “Hak Dini Kur’an Dili tefsiri” (9 cilt), hem dini ilimlerden hem de fen ve matematik bilimlerinden faydalanılarak hazırlanmış oldu. Cumhuriyet döneminden sonra yazılan Konyalı Mehmet Vehbi Efendi’nin hazırladığı “Hulasatü’l—Beyan fi Tefsiri’l-Kur’an” (1923-1927,15 cilt), İsmail Hakkı İzmirli’nin “Türkçe Kur’an-ı Kerim Tercümesi” (1927-1932, 2 cilt) diğer önemli çalışmalardır.
2. Türkçe Hadis Kitabı Çalışması
Atatürk, hadis kaynaklarının da Türkçeye kazandırılması için çeşitli çalışmalar yaptırmıştır. Bu çalışmaları yapma görevini de Babanzade Ahmet Naim Efendi’ye vermişti. Ahmet Naim Efendi, Buhari’nin “el-Camiu’s-Sahih” adlı eserinin kısaltılmış hâli ve Zebidi’ye ait olan Tecrid-i Sarih’inin ilk üç cildini Türkçeye tercüme etmiştir. Onun vefatı üzerine dördüncü cildinden on ikinci cildine kadar olan kısmının tercümesi ise Kâmil Miras tarafından yapılmıştır.
Bu eser ilk olarak Diyanet İşleri Başkanlığınca “Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi” “932,12 cilt) adıyla yayınlanmıştır. Bu eser bugün bile, İslami ilimler alanında araştırma yapan ilim adamlarının en çok başvurduğu kaynaklar arasında yer almaktadır.
3. Hutbelerin Türkçe Okunması
Hutbe: Hitap etmek, söz söylemek anlamlarına gelir. Cuma namazı ve bayram namazlarında imamın minber denilen yüksekçe bir yere çıkıp Allah’ı anarak peygambere salavat getirdikten sonra toplumu çeşitli konularda aydınlatmasına denir.
Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında da hutbenin hem dua kısmı hem de öğüt kısmı Arapça olarak okunmaktaydı. Halk Arapça bilmediği için çok az bir kesim dışında kimse hutbede ne anlatıldığını anlamıyordu. Halk hutbeleri anlamama konusunda sıkıntılarını zaman zaman dile getiriyordu. Atatürk’ün kendisi de 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir’in Zağnos Paşa Camii’nde Türkçe bir hutbe okuyarak hutbelerin Türkçe okunmasına öncülük etmiştir. 21 Şubat 1925’te TBMM’de hutbelerin dua kısmının Arapça, öğüt kısmının ise Türkçe olarak okunması kararı alınır. 1926 yılı sonunda uzmanlarca hazırlanan Türkçe hutbe örnekleri, imamlara gönderilerek Türkçe hutbe okuma süreci başlatılmış oldu.