Dini ve Tasavvufi Halk Şiiri (Tekke Edebiyatı)
- İslamiyet’in temel ilkelerine dayanarak nefsi arıtıp ahlakı güzelleştirerek dini yaşama ve bu yolla Allah’a ulaşma düşüncesine “tasavvuf” denir.
- Tasavvuf kültürüyle yetişmiş aydınların oluşturduğu ve tekkelerde gelişmiş edebiyattır.
- Zümre farkı gözetmeksizin dağdaki çobandan, saraydaki padişaha kadar her konudaki insana hitap ettiği için hedef kitlesi halktır.
- İnsanın her iki dünyada mutlu olmasını istediğinden birleştirici ve hoş görücü bir tavır sergilenir.
- Genellikle bu edebiyatın içine giren ünleri verenler, tarikatlarda yetişmiş şeyh ve dervişlerdir.
- Sanatçılar, şiirlerinde her türlü bağnazlığa karşı çıkmış, hoşgörüyü ve katıksız Tanrı sevgisini savunmuşlardır. Bağnazlık ve umutsuzlukla halkı korkutmaktansa, onu, umut, sevgi ve aşkla Allah’a yaklaştırmanın daha doğru olacağı inancıyla şiirlerini yazmış veya söylemişlerdir Halktan kopmamış, özleri ve sözleriyle halka yönelmişlerdir.
- Dinî-tasavvufî halk şiiri daha çok tekke ve çevrelerinde geliştiği için yaygın olarak tekke ve çevrelerinde geliştiği için yaygın olarak “tekke şiiri” adı ile anılır.
- Dinî-tasavvufî halk şiirinin ana teması, insanları doğru yolu gösterme ve onlara nefis terbiyesi yaptırmaktır.
- Dinî-tasavvufî halk şiirinde özenle işlenen ana konular Allah aşkı, insan sevgisi, Hz. Muhammed ve Ehlibeyt sevgisi, din ve tarikat ulularına saygı ve sevgi, insanları milli birlik ve beraberlik içinde birleştirme uğraşı vb. konulardır.
- Halkın anlayacağı sade ve anlaşılır bir dil kullanılmakla beraber Arapça ve Farsça sözcüklere yer verilmiştir.
Şiirlerde hem hece hem aruz ölçüsü kullanılmıştır. - Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmış ama beyit şeklinde yazılan ilahiler de vardır.
- İlahi, nefes, deme şathiye, devriye, nutuk gibi nazım türleri vardır.
- Dinî—tasavvufî halk şiirinin kurucusu ve ilk temsilcisi Ahmet Yesevi kabul edilir.
Tasavvuf Terimleri
- Abdal: Karşılık, halef, bilgin, şerefli, cömert. İnsanların işlerine karışma izni verilmiş tasavvuf ulusu.
- Aşk: Tasavvufun özünü “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi istedim âlemi yarattım.” kutsi hadisine dayanır. Bu hadisin içeriğinde aşk vardır. “Vahdet-i vücut” felsefesi de Allah’ı bilmeyi aşk yoluyla gerçekleştirmek ister. Allah aşkı “hakiki aşk”tır. Allah aşkı dışındaki aşka mecazi (beşeri) aşk denir.
- Aşık: Seven. Allah aşkıyla yanan kişi, den/iş, mürit.
- Çile: Eziyet, sıkıntı. Tasavvufta nefsi olgunlaştırmak için çekilen sıkıntılar.
- Fena: “Yok olma” anlamında kullanılır. Beka sözcüğünün karşıtıdır. Fani gelip geçici, kalıcı olmayan, ölümlü, ölücü anlamlarında kullanılır.
- Fenafillâh: “Ölmeden önce ölmek” demektir. Tasavvuf inancına göre, evrende Allah’ın vücudundan başka gerçek anlamda vücut yoktur. İnsan ise Allah’ın aşkıyla her şeyden geçerek her şeyi unutarak bütün varlığını yok edip kendisinden koptuğu Allah’a dönecektir. İşte bu dönüşe, insan nefsinin mutlak varlık olan Allah’ın vücuduna karışışına fenafillâh denir.
- İnsan-ı kâmil: Olgun insan. Nefsini yenerek olgunlaşmış kişi.
- Kadeh, kâse, cam: Aşığın kalbi.
- Kesret: Çokluk, bolluk. Tasavvufta vahdetin zıddıdır. Allah dışındaki her şeydir.
- Saki: Kadeh sunan, içki veren. İlahi aşkı sunan mürit, şeyh.
- Sarhoş: Allah aşkıyla kendinden geçen kişi. Şarap: Allah aşkı.
- Masiva: Allah’tan başka her şeye denir.
- Maşuk: Sevgili, sevilen. Tasavvufta sevgili Allah’tır.
- Meclis: Oturulacak, toplanılacak yer. Tekke cemaati.
- Meyhane: Tekke, dergâh.
- Mürit: Bir şeyhe bağlı olan kişi. Allah’a ulaşmaya çalışan kişi.
- Mürşit: Müritlere yol gösteren kişi, tarikat piri, şeyh.
- Tekke, dergâh: Tarikat mensuplarının topluca ibadet ve törenlerini yaptıkları yere denir.
- Vahdet-i vücut: Birlik, Allah’ın birliği. Kesretin zıddı. Bütün varlıklar Allah’ın esma ve sıfatlarından ibarettir. Bütün varlıklarda çeşitli şekillerde ortaya çıkan O’dur. Her şey O’nun varlığına ve birliğine delalet eder. 0 olamadan hiçbir şey olmaz.
harika işime yaradı çok güzel anlatılıyor teşekkürler