Yeni Çağ rasyonalizminin kurucusudur. Aynı zamanda ünlü bir matematikçidir. Bu nedenle düşünce sisteminin temeline matematiği model olarak almıştır. Descartes, matematik metoduyla açık-seçik ve apaçık bilgilere ulaşılabileceğini savunmuştur. Bu bilgilerin nasıl elde edilebileceğini metodik şüphe yöntemini kullanarak ortaya koymuştur. Ona göre şüphe, doğruya ulaşmak için bir aracıdır. Descartes her şeyden şüphe ederek düşüncesini ortaya koyar. Kendi varlığını ve buna bağlı olarak da dışarıdaki varlıkların varlığını şüphe yoluyla şöyle ispatlar: “Var olmasaydık şüphe edemezdik.” Bu bizim edinmiş olduğumuz ilk doğru bilgidir. “Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmek ise var olmayı gerektirir.” Descartes bunu ünlü cümlesiyle şöyle ifade ediyor: “Düşünüyorum öyleyse varım.” Böylece varlıkların gerçek olduğunu kanıtlamada şüpheyi yöntem olarak kullanmıştır.
Descartes, bundan sonra şüphe ettiği şeyler arasında olan Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya geçer. “Ben eksik bir varlığım, eksik bir varlığın mükemmel bir varlığı bilmesi mümkün değildir. Ben Tanrı’nın bilgisine sahip olduğuma göre, “Tanrı kendisiyle ilgili birtakım bilgileri benim ruhuma önceden yerleştirmiştir. Onun için Tanrı’nın bilgisine sahibim.” Descartes doğuştan bilginin varlığını kabul etmesinden dolayı rasyonalist bir filozoftur.
Ben’in varlığını, Tanrı’nın varlığını kanıtladıktan sonra dış dünyanın, cisimler dünyasının varlığını da akla dayalı olarak kanıtlar. Ruhumuzda bir de dış dünya düşüncesi vardır. Tanrı mükemmel bir varlık olduğuna ve bizi aldatmayacağına göre, bu kavrama karşılık olan bir dış dünya, cisimler dünyası da vardır. Descartes’a göre, doğuştan figürler açık ve seçiktir. Ve apaçık bilgiler, temelini ruhta doğuştan var olan idelerde, düşüncelerde bulur.
Bilgi: Şimdiye kadar en doğru olarak kabul ettiklerimi duyular yoluyla öğrendim. Halbuki duyuların yanıltıcı olduğunu kendim tecrübe ettim. Bunun için bizi bir defa aldatanlara hiçbir zaman tamamıyla güvenmemek tedbir gereğidir. (Descartes)