Canlılar ve Etkileşim
Canlı ve cansız varlıklar birlikte çevreyi meydana getirirler. Her canlı çevresinin bir üyesi olup, çevresini oluşturan canlı ve cansız varlıklarla sürekli bir ilişki hâlindedir.
Canlıların birbirleriyle ve içinde yaşadıkları çevreyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalına ekoloji denir.
Canlılar Arasındaki Beslenme İlişkileri
Canlıların, besin maddelerini üreterek ya da dışarıdan hazır alarak, vücudundaki metabolik olaylarda kullanmalarına beslenme denir.
Beslenme sırasında protein, yağ, karbonhidrat, vitamin, mineral ve su molekülleri kullanılır. Bütün canlı organizmalar beslenir. çünkü beslenmek canlı yaşamı için vazgeçilmez şartlardan birisidir. Büyüme, çoğalma, hareket, enerji sentezi, boşaltım, gelişme gibi yaşam etkinliklerinin gerçekleşmesi beslenmenin yapılmasına bağlıdır.
Tüketilen besin maddeleri, vücudu oluşturan maddelerin (enzim, hormon, kas, yağ, zar, kan, deri, kemik gibi) yapılması, hücre ve organlardaki reaksiyonların (solunum, sindirim, boşaltım, dolaşım, büyüme, sentez, dönüşüm gibi) düzenlenmesi ve yaşamsal enerjinin (ısı, ATP gibi) üretilmesi için kullanılır.
1. Üretici Canlılar
Üretici canlılar, hücrelerinde yeşil renkli olan klorofil maddelerini taşırlar. Klorofilli canlılar güneş ışığı, su ve karbondioksiti kullanarak ihtiyaç duydukları organik besinleri kendileri üretirler. Bu olay, fotosentez olarak adlandırılır.
Fotosentez sırasında, güneş ışığındaki enerji organik besinlerin yapısında potansiyel enerji olarak depolanır. Su yosunları (algler), öglenalar, yeşil bitkiler ve bazı bakteriler bu şekilde beslenir. Üretici canlılar gündüzleri ürettikleri, geceleri de depoladıkları besinleri metabolizmalarında kullanırlar.
2. Tüketici Canlılar
İhtiyaç duyduğu besinleri kendisi üretmeyip, dışarıdan hazır olarak alan canlılardır. Fotosentez yapamazlar ve kendilerinden başka diğer canlı varlıkları besin kaynağı olarak kullanırlar. Tüketici canlılar, besin aldıkları kaynağa ve besin alma şekline göre farklı gruplara ayrılırlar.
a) Otçul canlılar: Daha çok bitkisel kaynaklı besinlerle beslenirler. Keçi, koyun, at, sığır, tavşan, kaplumbağa bu gruba örnek verilebilir. Bu hayvanların diş yapıları ve sindirim sistemleri selülozu sindirecek şekilde özelleşmiştir.
b) Etçil canlılar: Beslenmek için bazı hayvansal organizmaları kullanırlar. Hayvansal kaynaklı ve protein ağırlıklı olarak beslenirler. Diğer hayvanları yakalamak ve parçalayabilmek için duyu, sinir, hareket sistemleri oldukça gelişmiştir. Sindirim kanalları otçullara oranla daha kısa olup, köpek dişleri ve pençeleri (tırnak) gelişmiş yapıdadır. Aslan, köpek balığı, örümcek, kurbağa, kartal, sırtlan, tilki ve kurt bu gruba girer.
c) Hem etçil hem de otçul canlılar: Bulabildiği bitkisel ve hayvansal kaynaklı besinleri ayırt etmeden kullanırlar. Böylece karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslenirler. Sindirim kanalları normal büyüklükte olup, duyu ve hareket yapıları gelişmiştir.
d) Ayrıştırıcı canlılar: Toprağa düşen ölmüş bitki ve hayvan artıklarını çürüterek besin ihtiyacını karşılayan canlılar ayrıştırıcı organizmalardır. Bu çeşit organizmalar karada, suda ve bütün çevrede bulunurlar.
Ayrıştırıcı canlılar, canlı kalıntılarıyla beslenerek toprağın ve doğanın artıklarla kirlenmesini önlerler. Çürütme faaliyeti sonucu, ayrıştırıcılar besin ve enerji ihtiyacını karşılarken kalıntılardaki minerallerin ve tuzların toprağa geri dönmesini sağlarlar. Şapkalı mantarlar, küf mantarları, maya mantarları, bakterilerin çoğunluğu bu şekilde beslenirler.
Ayrıştırıcı canlıların faaliyeti, madde döngüsünün gerçekleşmesinde etkili bir yere sahiptir. Doğadaki minerallerin ve gazların hava ile toprak arasındaki döngüsünde ayrıştırıcılar mutlaka rol alır. Yeryüzündeki her besin zincirinde ayrıştırıcılar bulunur. Bitkilerin büyüme ve gelişmesi topraktaki minerallere bağlı olup topraktaki minerallerin tükenmemesi de ayrıştırıcıların faaliyetleri ile sağlanır. Ayrıştırıcıların olmaması sonucu yeryüzü tam bir çöplüğe dönebilir ve yaşanmaz hâle dönüşebilir. Evsel ve kentsel atıkların kokması, ayrıştırıcıların faaliyeti sonucudur. Ayrıştırıcı organizmalar doğal olan, canlı kökenli artıkları parçalayabilirlerken yapay olan artıkları parçalayamazlar.
3. Hem Üretici Hem Tüketici Canlılar
Böcekçil bitkiler besinlerini fotosentez yaparak kendileri ürettikleri için üretici, azot bakımından fakir topraklarda yaşadıkları ve azot ihtiyacını karşılamak amacıyla böcek yedikleri için tüketicidir. Yakaladıkları böcekleri hücre dışına enzim salgılayarak sindirirler.
Bitkiler, besin üretmek için güneş enerjisini kullanırlar, ürettikleri besinin bir kısmını kendileri tüketirler. Örneğin, verilen besin zincirinde buğday, keçi tarafından besin olarak tüketildiğinde yapısındaki enerji keçiye geçer. Keçi bu enerjinin bir kısmını yaşamsal faaliyetleri için kullanır, bir kısmı atık olarak çevreye verilir.
Bu enerjinin sadece yüzde 10’luk kısmı keçinin vücudunda depo edilir ve besin zincirinin sonraki basamağında yer alan kurda aktarılır. Kurt keçiyi yediğinde keçinin yapısındaki enerjinin % 10’unu vücudunda depolar.
Dolayısıyla besin zincirinin her basamağında, enerjinin küçük bir bölümü üst basamağa aktarılır. Üreticilerden tüketicilere doğru aktarılan enerji miktarını şematik olarak gösterdiğimizde aşağıdaki gibi bir enerji piramidi oluşur. Buna göre piramidin tepesine doğru gidildikçe daha az besin ve enerjinin aktarıldığını görürüz.
Enerji piramidinde aşağıdan yukarıya doğru çıkıldıkça;
Canlı sayısı azalır.
Depo edilen enerji azalır.
Biyokütle azalır.
Vücutta biriken zehirli (atık) madde miktarı yani biyolojik birikim artar.