BİLMECE
Bireylerin bir eğitim, öğretim, eğlence, oyun ve zekâ gelişim aracı olarak, doğa ögeleri ile bu ögelere bağlı olayları; insan, hayvan ve bitki gibi canlıları, eşyayı, soyut kavramlarla, dinî konu ve motifleri vb. kapalı bir biçimde uzak-yakın ilgiler ve çağrışımlarla birbirlerine sorarak cevap istedikleri kalıplaşmış sözlerdir.
Söyleyeni belli olmadığı için anonim nitelik taşırlar.
Divan edebiyatında bilmeceye “ lügaz ” ve “muamma” adı verilmiştir.
Bilmeceler şiir şeklinde de olabilir.
Bilmece metinlerinde anlamlı kelimelerin yanı sıra herhangi bir anlamı olmayan kelimelere de yer verilir.
Bilmecelerin cevapları tek kelimeden veya birden fazla kelimeden oluşabilir.
Bilgi sınamak amacıyla hazırlananlar problem çözme yeteneğini geliştirirler.
Bir salkım üzümüm var: Yarısı beyaz, yarısı kara (gece—gündüz)
Buradan vurdum kılıcı / Halep’ten çıktı ucu (şimşek)
Üstü çayır biçilir / Altı çeşme içilir (koyun)
Yedi delikli tokmak/ Bunu bilmeyen ahmak (kafa)
Altı tahta üstü tahta / İçinde bir kanlı softa (kaplumbağa)
Mavi tarla üstünde beyaz güvercinler yürür (kayık)
Doksan dokuz cemaat iki müezzin bir imam (tespih)
FIKRA
Halk edebiyatındaki fıkralar; genellikle gerçek olaylardan hareketle ders almayı amaç edinen, konularını sosyal yaşamın çatışmalarından alan, gülme esasına dayalı olup temelinde az çok nükte, mizah, yerme, eleştiri unsuru bulunan ve sözlü gelenekte yaşayan tek motifli kısa hikâyelerdir.
Herhangi bir düşünceyi örnek göstererek güçlendirmek, karşısındakini ona inandırmak, yanıldığına tanık göstermek veya herhangi bir durumu açıklamak için anlatıldığı gibi hoş vakit geçirmek, gülüp eğlenmek ve “taşı gediğine koymak” için de söylenir.
“İncili Çavuş”, “Bekri Mustafa”, “Bektaşi”, “Nasrettin Hoca” Türk edebiyatının en önemli fıkra tipleridir.