Burada yeni bir problemle karşı karşıyayız. Bu da doğruluğun ölçütünün ne olduğu sorunudur. Sağduyunuza dayalı olarak doğrunun ölçütünün kolay olacağını söyleyebilirsiniz, ancak irdelediğinizde bazı zorluklar çıkmaktadır. Bu konuda farklı görüşler söz konusudur, şimdi bu görüşleri ele alalım.
Doğruluk Apaçıklıktır:
Descartes için apaçık görünen açık ve seçik bir fikir, doğru bir fikirdir. Ancak Descartes, açık seçik olduklarını düşündüğümüz fikirlerin hangileri olduğunu belirlemede bir güçlük olduğunu kabul etmiştir. Ancak bu doğruluk anlayışı tehlikeli olabilir, çünkü apaçıklık iyi tanımlanmamıştır. Çoğu kez tutkular, önyargılar, gelenekler sahte apaçıklıklar verir. En bildiğimiz, en alışık olduğumuz görüşleri açık ve seçik şeyler olarak alma eğilimindeyizdir. Eski kimyacılar, modern kimyanın kurucusu Lavoisier’nin keşifleriyle alay etmiş oldukları gibi Fransız Bilimler Akademisi de modern biyolojinin öncülerinden Pasteur’le dalga geçmiştir. En verimli doğrular, hemencecik kendilerini kabul ettirmek şöyle dursun, şaşkınlık ve rezalet çığlıkları arasında ileri sürülmüşlerdir. Apaçıklık, kesinlik duygusu doğruya nesnel bir temel sağlaması mümkün olmayan tamamen öznel, sırf psikolojik bir veridir.
Doğruluk, Tümel Uzlaşıma Dayalıdır:
Tümel uzlaşım ölçütüne göre, herkesin veya çoğunluğun kabul ettiği bilgiler doğrudur. Örneğin, bir an bir şey gördüğümü sanırsam ve görme eylemimin doğru olduğundan şüphe ediyorsam, yanımda bulunanlara aynı şeyi onların da görüp görmediğini sorarım. Eğer onlar da beni doğruluyorsa, gördüğüm doğrudur. Bu tür genelin onayını almak doğruluğun ölçütü olmaktadır. Tümel uzlaşım doğruluk kuramına göre, doğa bilimlerinde ortaya konulan yasaların evrensel, mutlak ve değişmez olduğunu söylemek imkânsızdır. Çoğunluk yanılamaz mı? Tarihsel olaylar çoğunluğun yanılabileceğini kanıtlamıştır.
Doğru, Gerçeğin Bir Kopyasıdır:
Bu görüşe göre bir fikir, gerçeğe uyup uymaması bakımından doğru veya yanlış olarak nitelendirilir. Doğru fikir, gerçeğe sadık olan fikirdir. Buna göre doğru, gerçeğin bir fotoğrafıdır. Ancak burada da sorun çıkmaktadır. Formula 1’de yarış esnasında otoların fotoğrafını çekerseniz elde ettiğiniz resim, nesnesine “sadık” olmakla birlikte “yalancı”dır, çünkü size mutlak olarak hareketsiz bir nesnenin izlenimini verecektir. Ayrıca sizin yeteneklerinizle elinizdeki fotoğraf makinesinin teknik özelliklerine göre aynı manzaranın çok farklı fotoğrafları çekilebilir.
Doğru Fikir, İşe Yarayan Fikirdir:
William James şöyle yazmaktadır: “Doğru olan, hangi şekilde olursa olsun yararlı olandır.” Böylece verimli teknik uygulamaları olan bir fizik veya kimya yasası doğrudur. Ancak öte yandan bana “iç huzur” veren, beni haklı çıkaran bir siyasal inanç da doğrudur. Bir felsefi kuram, eğer endişelerimi gideriyorsa, bana “zihinsel rahatlık” sağlıyorsa doğrudur. Bir din de eğer beni teselli ediyorsa, ahlaki bakımdan beni iyileştiriyorsa doğrudur.”
Doğru, Bir Yargılar Sistemi İçinde çelişki Olmamasıdır:
Akılcı bir perspektif içinde doğruyu bir yargılar sisteminin çelişmemesi olarak tanımlayabiliriz. Bu tanım, hem “biçimsel” denen doğruya, hem “deneysel” doğruya uygun düşer. Biçimsel doğru, mantık kurallarına uygun tümdengelimsel akıl yürütme yoluyla elde edilen bilgidir. Biçimsel doğrunun başarı kazandığı alan, matematiktir. Örneğin, bir üçgenin açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu söylemekteyim. Bu doğru mudur, yanlış mı? Öklitçi geometride doğrudur (çelişik değildir), ama öklitçi olmayan bir geometride yanlıştır (çelişiktir). Deneysel doğru ile yeni verilerin daha önce kabul edilmiş deneysel bilgilerle uyumlu olması kastedilir. Örneğin, kuşların uçuşuyla ilgili yapılan araştırmalardan elde edilen bulgular yer çekimi yasası ile uyumlu olmalıdır.
Öğrenelim: Yoksul Diyoien, bir gün çok dar bir sokakta, kibirli bir zenginle karşılaşmış. ikisinden birisinin kenara çekilmesi ve geçmeleri gerekmiş. Zengin kişi, filozofu hor görerek “Ben bir serserinin önünden çekilmem” deyince, Diyojen hemen kenara çekilerek, gayet sakin bir ses tonuyla “ben çekilirim” demiş.