ATP (Adenozin Trifosfat) 9. Sınıf Biyoloji

Hücrelerin temel enerji kaynağı olan ATP de DNA ve RNA da olduğu gibi nükleotit yapılı bir moleküldür. Yapısında adenin bazı, riboz şekeri ve üç tane fosfat bulunur. Adenin bazına riboz şekerinin bağlanması ile oluşan moleküle adenozin nükleozit denir. Bu moleküle bir fosfat bağlanması ile AMP (adenozin monofosfat) oluşur.

AMP molekülüne bir fosfat bağlanınca ADP (adenozin difosfat) ve bir fosfat daha bağlanınca ise ATP (adenozin trifosfat) oluşur. ATP sentezine fosforilasyon, yıkımına ise defosfosilaryon denir. Her canlı hücre solunumu ile (oksijenli veya oksijensiz) kendisine gerekli olan ATP yi sentezler. Çünkü ATP molekülü bir hücreden başka hücreye aktarılmaz ve sadece hücre içinde kullanılır.

Organik besinlerin kimyasal bağlarından açığa çıkan enerji hücre solunumu ile ATP’nin yüksek enerjili fosfat bağlarında depolanır. Biyosentez, aktif taşıma, kas kasılması ve sinir hücrelerinde impuls iletimi gibi birçok reaksiyonda ATP gereklidir. Enerji elde etmek için ATP bir molekül su harcanarak ADP ve fosfata yıkılır. Açığa çıkan enerji ilgili reaksiyonun gerçekleşmesi için kullanılır.

Hücreler ATP’nin sentezlendiği ve kullanıldığı enerji dönüşümü olaylarını gerçekleştirirler.

  • ATP’de depolanan bu enerji gerektiği zaman metabolizmadaki olayların gerçekleştirilmesinde kullanılabilir.
  • ATP’nin yıkılmasıyla elde edilen enerji aktif taşıma, sinirsel iletim, kas kasılması, organların çalışması biyosentez gibi bir çok olayda kullanılır.
  • Protein sentezi, hücre bölünmesi, salgılama ve hareket gibi faaliyetlerde ATP kullanılırken hücre içi sindirimde ATP kullanılmayabilir.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

ATP (Adenozin Trifosfat) ve Canlılar için önemi konu anlatımı 9.sınıf biyoloji

Düzenli ve dengeli beslenme; büyüme, gelişme, sağlığı koruma ve yaşam kalitesini artırmak için gerekli besinleri yeterli miktarlarda, uygun zamanlarda almaktır. Gereğinden az ya da çok besin alınması büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkiler. Kabızlık, ishal, bağışıklığın zayıflaması, obezite, kalp damar hastalıkları, insülin direnci gibi sorunlar oluşabilir. Besinlerle alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması obezite (şişmanlık) oluşmasına neden olur. İnsülin direnci, vücutta insülin hormonu olduğu halde bu hormonun kan şekerini düşürememesi demektir.

İnsülin direnci yok edilemediği takdirde pankreas yeterli oranda insülin üretemez. Kandaki şeker oranı artar ve diyabet denilen şeker hastalığı ortaya çıkar.  Bir besin içeriğinde hangi besinlerin bulunduğunu belirlemek için kullanılan maddelere ayıraç denir.

İyot (Iugol çözeltisi): Nişastanın ayıracıdır.
Nişasta + İyot veya lügol --> Mavi - Mor renk

Benedict ve Fehling çözeltileri: Glikozun ayıracıdır.
Benedikt veya Fehling + Glikoz --> Tuğla kırmızısı renk

Biüret çözeltisi: Proteinlerin ayıracıdır.
Protein + Biüret çözeltisi --> Sarı renk

Eter: Bir besin içeriğinde yağın varlığını belirlemede kullanılır.
Yağ + Eter --> Saydam leke oluşur.