Atatürk’ün Türk Demokrasisinin Gelişimine Katkıları 7. Sınıf Sosyal
Bu konu ile Atatürk’ün Türk demokrasisinin gelişimine katkılarını açıklayacağız.
Fazilet kelime olarak kişiyi iyi ahlaka yönelten manevi güçtür. Cumhuriyet ile insanlar birbirlerinin haklarını korur, kimsenin kimseye bir üstünlüğünün olmadığını bilerek eşitlik, özgürlük vb. manevi duygularını güçlendirdiği söylenebilir.
Osmanlı İmparatorluğu artık eski gücünde değil dağılma dönemine girmişti. İmparatorluğu ayakta tutabilmek için Tanzimat, Islahat Fermanı, Meşrutiyet gibi demokratik girişimlerde bulunsa da fayda etmemiş, vatan toprakları işgale uğramış ve Osmanlı’nın meclisi dağıtılmıştı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün demokrasi düşüncesi bir anda ortaya çıkmış bir durum olmayıp tıpkı demokrasi anlayışı gibi uzun ve zorlu bir süreçten geçerek oluşmuştur. Bir yandan vatan topraklarını kurtarmak için uğraşırken bir yandan da milletin iradesinin hakim olduğu yeni bir Türk devleti kurma düşüncesine sahipti.
Mustafa Kemal Atatürk demokrasinin temel ilke ve değerlerinin neler olduğunu lise öğrenimi yıllarında öğrenmeye başlar. Sınıf arkadaşı Fethi Okyar’ın sayesinde Aydınlanma Çağı ve Fransız İhtilali’nde etkili olan J.J. Rousseau, Volter gibi fikir aydınlarının eserleriyle tanışma fırsatı yakalar. Bu ve bunun gibi yerli ve yabancı birçok aydının
milliyetçilik, özgürlük, milli egemenlik vb. düşüncelerinden etkilenmiştir. Bu fikirler ileride kuracağı demokrasiye dayalı Cumhuriyet idaresinin hem temeli hem de ilham kaynağı olmuştur.
Bunun yanında ülke içerisinde Türk halkını bir araya toplamak ve ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için ülkenin dört bir yanında genelgeler yayımlıyor, kongreler yapıyordu.
Kongre ve genelgelerde öncelik vatanın bağımsızlığı olduğu için halk iradesine dayalı yönetim anlayışı olan demokrasi kavramını üstü kapalı olarak veriyordu. Halkın ülkenin durumundan haberdar olması için de birtakım gazeteler çıkartarak ülke içinde kamuoyu oluşturuyordu.
Bu gazetelere, demokrasinin temel ilkelerinden olan Millet İradesi (İrade-i Milliye) adını koyarak demokrasinin tohumlarını toplum içine yerleştiriyordu.
İstanbul işgal edilmiş, halkın iradesi olan Osmanlı meclisi dağıtılmıştı.
Öncelikli olarak düşmanı ülkemizden atabilmek adına örgütlü bir yönetim kurumun olması şarttı.
Bunun için,
Atatürk önderliğinde 23 Nisan 1920’de 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi açılarak demokrasi yolunda en büyük adım atıldı. Böylece halkın iradesinin temsil edileceği bir meclise sahip olundu.
Millî egemenlik ilkesi temel ve değişmez bir ilke olarak Türk demokrasi tarihinde yerini aldı.
Fakat demokrasi bir yönetim anlayışı olup onun hayat bulabileceği bir yönetim şekline ihtiyaç vardı.
Mustafa Kemal, demokrasinin temel ilkesi olan millî egemenlik kavramını bu zamana kadar ülke bütun ün korunması ve bağımsızlık adına üstü kapalı olarak ifade etmişti. Durum ve şartların hazır olduğunu gören Mustafa Kemal Mecliste;
“YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.”
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte devletin yönetim şekli yani rejimi belli olmuştur.
Böylece demokrasi anlayışı, demokrasi ruhu cumhuriyet bedeniyle bütünleşerek hayat bulmuştur. Demokrasinin temel ilke ve değerleri de Cumhuriyet sayesinde daha kolay uygulanma şansına sahip olmuştur.
Farklı fikir ve kesimlerin mecliste temsil edilmesi için siyasi partilerin kurulması gerekiyordu. Atatürk tarafından 9 Eylül 1923’te Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi partisi Cumhuriyet Halk Fırkası kuruldu.
Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ambleminde yer alan altı ok Atatürk’ün ilklerini temsil etmektedir.
Demokrasilerde tek parti olmayıp başka partilerin de varlığı gerekliydi. Bu yüzden Atatürk ve arkadaşlarının çabalarıyla;
17 Kasım 1924’te Terakkiperver cumhuriyet Fırkası ( Partisi) kuruldu. Fakat bu parti Şeyh Sait İsyanı sonucu 1925’te kapatılır.
12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Fakat bu parti de kurucusu Fethi Okyar tarafından kapatılır.
Atatürk, Türk demokrasisi için her ne kadar çok partili hayat girişimlerinde bulunsa da ortam ve şartlar hazır olmadığı için bu girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. Türkiye Cumhuriyeti 1946’ya kadar tek parti ile yönetildi.
Not: Cumhuriyet ve demokrasi aynı anlamda değildir. Demokrasi bir yönetim anlayışı iken Cumhuriyet devlet yönetim biçimi, rejimidir.
Gayet güzel
çok iyi
eksikler var
çoook güzeldi fakat çok kısa bana 10 sayfa lazımdı ama 5 sayfa yetti……
Bukadar yaziyi yazana kadar bir omur gecer bukadar uzun olmasina gerek yoktu
1 günden uzun olmuş ama beğendim inşallah sosyal öğretmenim de beğenir…