<>

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası (1923-1938) 12. Sınıf İnk. Tarihi

1923-1932 Dönemi Türkiye’nin Dış Politikası

Bu dönemde Türkiye, Lozan Barış Antlaşması ile çözüme kavuşturulamamış sorunların halledilmesine yönelik bir politika izlemiştir. Ayrıca komşu devletlerle de iyi ilişkiler kurmak, çıkan problemleri barışçı yollarla çözmek ve diğer devletlerle olan ilişkileri geliştirmek hedeflenmiştir.

Atatürk tarafından belirlenen millî dış politikanın başlıca ilkeleri şunlardır:

  • Her şeyden önce millî gücümüze dayanmak
  • Milletler arası ilişkilerde eşitliğe dayanan karşılıklı ilişkiler, dostluklar ve ittifaklar kurmak
  • Millî sınırlarımız içinde kalmak
  • Diğer devletlerin iç politikalarından ve yönetim sistemlerinden etkilenmemek
  • Gerçekleştiremeyeceğimiz emeller peşinde koşmamak
  • Dış politikada, diplomaside, bilim ve teknolojiyi yol gösterici olarak kullanmak

Türkiye – Yunanistan İlişkileri

  • Türkiye’de bulunan Rumlar ile Yunanistan’da yaşayan Türklerin değişimi konusu Lozan’da gündeme gelmiş, bu amaçla bir protokol imzalanmıştı. Bu protokole göre, 30 Ekim 1918’den önce, (Mondros Ateşkes Anlaşması) İstanbul Belediyesi sınırları içinde yaşayan Rumlar ile Batı Trakya’da yaşayan Türkleri bu değişimin dışında bırakılmıştı.
  • Yunanlıların, İstanbul’da daha çok Rum bırakmak istemeleri antlaşmada yer alan yerleşik (etabli) deyiminin yorumlanması anlaşmazlıklara yol açmış, anlaşmazlığın çözülmesi amacıyla Milletler Cemiyeti’ne başvurulmuştur. Milletler Cemiyeti, meselenin hukuki niteliğinden dolayı Milletlerarası Daimî Adalet Divanı’nın görüşünü istemiş, ancak Divan’ın yaptığı yorum da anlaşmazlığı çözümleyememiştir.
  • Bir süre sonra Türk-Yunan ilişkileri gerginleşmiş ancak Atatürk ve Venizelos’un akılcı yaklaşımları sonunda 10 Haziran 1930 tarihinde anlaşma sağlanmış, yerleşme tarihlerine ve doğum yerlerine bakılmaksızın İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin hepsi yerleşik sayılmıştır.
  • Nüfus değişimi sorununun çözümlenmesi, iki devlet arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemi başlattı. Karşılıklı iyi ilişkiler kurulmuş (1930) ekim ayında Yunan Başbakanı Venizelos, Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Böylece Türk-Yunan ilişkileri, 1954 yılına kadar sürecek iyi ilişkiler dönemine girmiş, 1954 yılında Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan ilişkilerinin yeniden bozulmasına neden olmuştur. Böylece bugüne kadar devam eden gerginlik dönemi başlamıştır.

Türkiye – İngiltere İlişkileri

  • Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasının ardından Musul, İngilizler tarafından işgal edilmişti (3 Kasım 1918). Lozan Konferansı’nda Türk heyeti, Musul’un Misakımillî sınırları içinde olduğunu bu nedenle Türkiye’ye bırakılması gerektiğini savundu. İngiltere ise Musul’un Irak’a ait olduğunu iddia etti. Bu nedenle Lozan’da bir anlaşma sağlanamadı. uyuşmazlığı gidermek amacıyla Mayıs 1924’te İstanbul’da yapılan görüşmelerden de bir sonuç alınamadı.
  • Musul sorunu, çözüm için Milletler Cemiyetine götürüldü. Cemiyet de bir çözüm getiremedi. Konu Yüksek Adalet Divanı’na götürüldü. Buradan da olumlu bir sonuç çıkmadı. Türkiye bu bunalımlı dönemde İngiltere’nin teşvik ettiği Şeyh Sait İsyanı’yla uğraşmak zorunda kaldı. Bu iç sorun yüzünden Türkiye, Musul’a askeri bir harekâtta bulunamadı. Milletler Cemiyetinin İngiltere lehine aldığı karara uymak zorunda kaldı.
  • 5 Haziran 1926’da Ankara Antlaşması imzalandı. Buna göre, Türkiye-Irak sınırı çizildi. Musul, Irak sınırları içinde kaldı. Buna karşılık Musul bölgesinden çıkarılan petrolden Irak’ın payına düşecek vergi gelirinin %10’unun 25 yıl süreyle Türkiye’ye verilmesi kabul edildi. Ancak Türkiye 500.000 İngiliz sterlini karşılığında bu hakkından vazgeçti. Böylece Musul sorunu çözümlenmiş oldu.
  • Musul sorununun çözümlenmesi, Türk-İngiliz ilişkilerinin iyileşmesine ve Türkiye’nin Milletler Cemiyetine girmesine ortam hazırlamıştır.

Türkiye – Sovyetler Birliği (SSCB) İlişkileri

  • Rusya, I. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri yanında savaşa katılmıştı. 1917’de çıkan ihtilalle Rusya’da çarlık rejimi yıkılırken Bolşevikler yönetime hakim olup Sovyetler Birliği’ni kurdular. Yeni yönetim, Brest-Litowsk Antlaşması’yla savaştan çekildi. Ancak Bolşevik yönetimini kendileri için tehlikeli gören İtilaf Devletleri, Çarlık taraftarlarının isyanlarını destekleyerek Sovyetlere karşı saldırgan bir politika izlediler.
  • İtilaf Devletleri aynı zamanda Mondros Ateşkesinden sonra Anadolu’yu işgale başlamışlardı. Böylece Sovyetler Birliği ve Türkiye’nin mücadele ettiği devletler aynı oluyordu. Ayrıca Boğazların ve Anadolu’nun İtilaf Devletleri’nin işgali altında olması Sovyet yöneticilerini tedirgin ediyordu. Sovyet Hükümetinin Türklerin dostluğuna, Türk hükümetinin de Sovyetlerin silah yardımına ihtiyacı vardı. Bu durum her iki tarafın birbirine yakınlaşmasını sağladı. İki devlet arasında 1921’de Moskova Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile ilk defa bir büyük devlet, yeni Türk Devleti’ni tanımış oluyordu. Millî Mücadele döneminde Sovyetler, Türk Hükümetine silah ve para yardımında bulunarak İtilaf Devletleri’nin Anadolu’ya yerleşmesini engellemeye çalıştılar.
  • Sovyet Hükümeti, Lozan’da Boğazlar üzerinde mutlak Türk egemenliği tezini savunmuştur. Türk-Sovyet yakınlaşması Lozan Antlaşması sonrası dönemde de Batılı devletlerin Türkiye’ye karşı davranışları doğrultusunda gelişmiştir.
  • Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki iyi ilişkiler 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne kadar bozulmadan devam etmiştir.

Türkiye – Fransa İlişkileri

  • Lozan AntIaşması’na göre yabancı okullar, Türk kanunlarına ve Türk okullarının bağlı bulundukları yönetmeliklere uyacaklardı. 1925-1926 öğretim yılında hükûmet, yabancı okullarda tarih ve coğrafya derslerinin Türk öğretmenler tarafından okutulması, dini tören ve derslere ancak okulun mensup olduğu dinden öğrencilerin girmnesi, ders kitaplarında Türkiye aleyhine yazılar olmaması gibi şartlar bulunan bir yönetmelik çıkardı. Bu durum Fransa ile anlaşmazlıklara neden oldu. Fransa ve Papalık, bu meseleye karışmak istedilerse de Türk hükümeti bunu bir iç mesele sayarak görüşmeyi reddetti. “Türkiye’de bizim okullarımızın sahip olmadıkları ayrıcalığa, yabancı okulların sahip olması kabul edilemez.” diyen Atatürk, yabancı okulların Türk kanunlarına uymasını istemiştir. Yönetmeliklere uymayan okullar kapatılmış, yabancı okullar sorunu Fransa ile iyi ilişkilerin kurulmasını geciktirmiştir.
  • Fransa ile Türkiye arasındaki sorunlardan biri de Lozan Barış Antlaşması’ndan geriye kalan Osmanlı borçları meselesi idi. Lozan’da ödenecek borcun miktarı ve eşit taksitlerle ödenmesi formüle bağlandı. Ancak 1929 Dünya Ekonomik Krizi, Türkiye’yi de zor duruma soktu ve ödeme güçlükleri ortaya çıktı. Türkiye borç ödemeyi ertelemek istedi. Alacaklıların itirazı üzerine yapılan görüşmeler sonunda, 1933’te Paris’te yeni bir antlaşma imzalandı ve
    borçlar sorunu da böylece hâlledildi. Türkiye 1954’e kadar bütün borçlarını ödedi.
  • Türkiye’nin Adana-Mersin demir yolunu satın almak istemesi ve Türk bayrağı taşıyan “Bozkurt” adlı gemiyle Fransız bayrağı taşıyan “Lotus” adlı geminin Midilli açıklarında Ağustos 1928’da çarpışmasıyla ortaya çıkan hukuki sorunlar iki ülke arasında gerginliğe neden olmuştur. “Bozkurt-Lotus Davası” 1927’de Milletler arası Daimî Adalet Divanı’nda Türkiye lehine sonuçlanmış, demir yolu sorunu da 1929’da yapılan bir antlaşmayla yine Türkiye lehine hâlledilmiştir.

1932 – 1939 Dönemi Türkiye’nin Dış Politikası

  • 1932’ye gelindiğinde Türkiye komşularıyla problemlerini büy ölçüde çözmüşt” Türkiye, sadece kendi sorunlarını çözen değil, bölgesel ve dünya barışına da katkıda bulunan, uluslararası örgütlere üye olan, aktif ve barışçı bir dış politika izleyen bir ülke olmuştu.
  • Türkiye’nin bu dönemde karşılaştığı önemli olaylar: Milletler Cemiyetine giriş, Balkan Antantı’nın kurulması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Hatay Sorunu ve Sadabat Paktı’nın kurulması olmuştur.

Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi

  • 1930’dan sonra milletler arası iş birliğinin önem kazanması, Milletler Cemiyetine ilgiyi artırmıştı. 1932 Temmuzunda İspanya’nın teklifi ve Yunanistan’ın desteğiyle Türkiye, Milletler Cemiyetine üye olmuştur (18 Temmuz 1932). Türkiye, Milletler Cemiyetine girdikten iki yıl sonra da konsey üyeliğine seçilmiştir.

Önemli: Türkiye, Milletler Cemiyetine üyelikle dünya barışına katkıda bulunmayı ve dış politikada karşılaştığı sorunları çözmek için diplomatik destek sağlamayı amaçlamıştır.

Balkan Antantı

  • Türkiye komşuları ile dostluk ilişkileri içinde yaşamayı prensip edinmişti. Bu nedenle Yunanistan ile nüfus değişimi yüzünden yaşanan anlaşmazlıklar 1930 yılında çözümlendi. Türk-Yunan yakınlaşması diğer Balkan devletlerini de olumlu yönde etkiledi.
  • 1933 yılından sonra İtalya ve Almanya, dünya barışını tehdit etmeye başlaması bu iki ülke arasında yakınlaşma ve siyasi iş birliği isteğini doğurdu.
  • Mustafa Kemal, Almanya ve İtalya’nın ileride yeniden büyük bir savaşa neden olabileceğini belirterek, bölgede güven ortamının sağlanması yönünde girişimlerde bulundu.
  • Balkan devletleri, Bulgaristan hariç; Yugoslavya ve Romanya, Türkiye ile Yunanistan’ın yanında yer almaya karar verdiler. Bu ülkelerin temsilcileri Atina’da Balkan Antantı’nı imzaladılar (9 Şubat 1934).
  • Bu antlaşmayla Türkiye, batı sınırlarını güvence altına almış ve dünya barışına katkı sağlamıştır. Ancak II. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla bu antant dağılmıştır.

Sadabat Paktı

  • I. Dünya Savaşı sonrası yapılan antlaşmalar ve uygulamalar Avrupa’da rekabet ve anlaşmazlıkların yeniden başlamasına neden oldu. İtalya’nın Akdeniz ve Orta Doğu’da meydana getirdiği tehlike üzerine Türkiye, yaklaşan bir savaş tehlikesini önlemek amacıyla tedbirler almaya girişti. Batı’daki tehlikeye karşı Balkan Antantı kuruldu. Doğu’da da Afganistan, İran, lrak ve Türkiye arasında Sadabat Paktı kurularak Orta Doğu’nun güvenliği ve barışı korunmaya çalışıldı.
    Bu paktla;
    – taraflar birbirine saldırmamayı,
    – ortak sınırlarının dokunulmazlığına uymayı,
    – iç işlerine karışmamayı ve aralarındaki dostluk ilişkilerine zarar verecek her türlü davranıştan kaçınmayı kabul etmişlerdir (8 Temmuz 1937).
  • Orta Doğu ve Yakın Doğu’da güvenliği sağlamaya yönelik alan Sadabat Paktı, Afganistan ve İran ile eskiden beri var olan dostluğu sağlamlaştırmış ve bu dostluğa Irak’ı da dâhil etmiştir. Böylece Türkiye’nin doğu ve güney sınırlarının güvenliği sağlanmış oluyordu.
  • II. Dünya Savaşı sonrası etkinliğini yitirdi. 1980’de İran – Irak Savaşı sonrasında geçerliliğini tamamen kaybetti.

Boğazlar Sorunu ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi

  • Türkiye, Lozan barışının yapıldığı yıllarda dünyada meydana gelen gelişmelere güvenerek Boğazlarda tam hâkimiyetinin olmadığı bir statüyü kabul etmişti. Boğazlar askersiz hâle getirilmiş ve Boğazlar Komisyonu kurulmuştu. Geçişlerde denetim ve kontrol yoktu.
  • Türkiye, İtalya ve Almanya’nın barışla bağdaşmayan tavırları üzerine Lozan’a taraf devletlere bir nota vererek Boğazların statüsünün yeniden düzenlenmesi için toplantı çağrısı yaptı.
  • Bu çağrı ile İsviçre’nin Montrö (Montreux) şehrinde Boğazlar Konferansı toplandı. Konferans çalışmaları sonunda bir sözleşme hazırlandı. Bu sözleşmeye göre (20 Temmuz 1936);
    – Boğazlar Komisyonu kaldırılarak, görev ve yetkileri Türk Devleti’ne devredildi.
    – Türkiye’ye Boğazların iki yanında asker bulundurma ve tahkimat yapma hakkı verildi.
    – Ticaret gemilerinin her türlü geçişi serbest bırakıldı.
    – Yabancı savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi için sınırlamalar kabul edildi.
    – Türkiye, savaşa girerse veya savaş tehlikesi ile karşı karşıya kalırsa Boğazları istediği gibi açıp kapayabilecekti.

Hatay Sorunu ve Hatay’ın Ana Yurda Katılması

  • 1921 yılında Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması ile Hatay, Misakımillî sınırları dışında kalmıştı. Buna karşın Hatay’da özel bir yönetim kurulmuştu. Özel yönetim buralarda yaşayan Türklere her türlü kolaylığı sağlayacaktı.
  • Fransa, 1936 yılında Suriye ve Lübnan’a bağımsızlık verdi. Ancak bu gelişmelerde İskenderun sancağının durumu göz önüne alınmadı. Böylece Fransa, İskenderun sancağı üzerindeki yetkilerini Suriye’ye devretmiş sayılmaktaydı.
  • Türkiye, bunun üzerine Milletler Cemiyetine başvurarak durumun düzeltilmesini istedi. Teklifi kabul eden Cemiyet, Türkiye ve Fransa arasında görüşmelerin başlatılmasını sağladı. Yapılan görüşmeler sonunda Hatay’a bağımsızlık verilerek, Hatay Cumhuriyeti kuruldu (2 Eylül 1938).
  • Bu cumhuriyet on ay kadar devam etti. Daha sonra Hatay Meclisi, Türkiye’ye katılma kararı verdi (30 Nisan 1939).

Önemli: 1939’da Avrupa’da esen savaş rüzgârları Fransa ‘nın, Türkiye’nin isteklerini kabul etmesini sağlamıştır. Mustafa Kemal’in girişimleriyle Hatay Sorunu da Türkiye’nin lehine çözülmüştür. Hatay’ın bağımsız oluşu Ve ana yurda katılması, Atatürk Dönemi dış politikasının en son başarısıdır. Böylece Misakımillî büyük ölçüde gerçekleşmişti.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. yasin dedi ki:

    Kısa ve güzel anlatım için teşekkür ederim.

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası sorunları başarıları kısaca özet konu anlatımı tyt ayt