AŞIK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ, NAZIM ŞEKILLERİ VE SANATÇILARI
Aşık Edebiyatı’nın Genel Özellikleri
- Aşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur.
- Aşık edebiyatı temsilcileri ya bade içerek ya usta çırak ilişkisiyle ya kendi kendine ya sevda yüzünden âşık olmuşlardır.
- Çoğu manzum eserlerden (bazen da nazım-nesir karışımı hikâyelerden) meydana gelmiştir.
- Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini “cönk” dedikleri defterlerde toplamışlardır.
- Divan edebiyatında görülün kalıplaşmış benzetmeler (mazmun) halk edebiyatında da vardır.
- Bazı ürünlerde yöresel özellikler de görülür.
- Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir.
- Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır.
- Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından divan edebiyatının etkisinde kalmasıyla eski varlığını kaybetmiştir.
- Somut bir edebiyat oluşturulmuştur.
- Divan edebiyatında sevgilinin tipi çizilir, adı söylenmezdi. Aşık edebiyatında ise sevgilinin adı bile (Elif, Ayşe, Döne…) söylenmiştir.
- İçten, canlı bir anlatımla ve irticalen (hazırlık olmaksızın) şiirler söylenmiştir.
- Çoğunlukla dörtlük nazım birimiyle ve hece ölçüsüyle şiirler söylenmişlerdir.
- Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
- Kulak için kafiye anlayışına ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Buna göre p/b, ç/ş, t/d, l/n gibi seslerle de kafiye yapılmıştır.
- Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebî sanatlara fazla yer verilmemiştir.
- Koşma, semai, varsağı, destan nazım şekilleri tercih edilmiştir.
- Şiirlere, işlenen konulara göre “koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt” gibi adlar verilmiştir.
- Şairler, şiirlerin son dörtlüğünde tapşırmasına (mahlas) yer vermiştir.
- Aşıklar, edebiyat tarihçileri tarafından eğitim durumlarına göre kalem şairleri ve meydan şairleri (Halk toplantılarında irticalen de şiirler tertip eden ve onları sazları ile çalıp söyleyen şairlerdir. Meydan şairlerini de ümmi âşıklar yani hiç okuma yazma bilmeyen âşıklar ve okuma yazma bilen âşıklar olarak kendi içinde ikiye ayırabiliriz.) olmak üzere iki; yetiştikleri sosyal çevreler ve yetişme biçimlerine göre ise din ve tasavvuf ortamında yetişen âşıklar, köy ortamında yetişen âşıklar, kasaba ve şehir ortamında yetişen âşıklar, asker ve yeniçeri muhitinde yetişen âşıklar, göçebe çevrelerde yetişen âşıklar olmak üzere beş grupta sınıflandırılmıştır.
Aşık Edebiyatındaki Belli Başlı Geleneksel Olgular
Mahlas Alma
- Halk edebiyatında mahlas alma geleneğe bağlı uygulanan bir kuraldır.
- Aşıkların çoğunun asıl ismi unutulmuş, mahlasları isim olarak kullanılır olmuştur.
- Aşıklar ya mahlaslarını kendi seçer ya bir usta âşıktan, imamdan, pirden, mürşitten alırlar ya da rüyasında bade içerken mahlaslarına kavuşurlar.
Rüya Sonra Aşık Olma (Bade İçme)
- Badeli âşıkların büyük çoğunluğu, bade içme olayını hazırlık safhası, rüya, uyanış, ilk deyiş sahalarından geçerek tamamlamıştır.
- Bade, şerbet, su vb. bir içecek olabileceği gibi elma, nar, ekmek, üzüm gibi herhangi bir yiyecek de olabilir. Aşık edebiyatında bade içme-rüya motifi bir gelenek icabıdır.
- Bade âşığa; bir pir tarafından, üçler tarafından, beşler tarafından, yediler tarafından, kırklar tarafından verilir.
- Bade içme, er dolusu ve pir dolusu olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. Er dolusu içenler kahramanlık konulu şiirler söylemişlerdir, pir dolusu içenler ise aşk, cefa gibi lirik konularda şiirler söylemişlerdir.
Usta – Çırak İlişkisi
- Aşıklar genellikle bir usta aşığın yanında onun çırağı olarak yetenekleri ölçüsünde olgunlaşırlar.
- Sabrın sonunda çırak, ustasının hayır duasını alarak tek başına halk önüne çıkma iznine kavuşur.
Aşık Karşılaşmaları (Atışma)
- Aşıkların doğaçlama olarak belirli bir kural çerçevesinde söyleşmelerine “atışma” denir.
- En az iki âşığın dinleyici huzurunda karşı karşıya gelerek birbirlerini sazda ve sözde belli kurallar çerçevesinde denemeleri esasına dayanır.
- Karşılamalarda, âşıklar rakiplerine üstün gelmek için onu mat etmenin yollarını ararlar.
Leb – Değmez (Dudak Değmez)
- Aşıkların dudakları arasına iğne koyarak yarıştıkları bir atışma biçimidir.
- İçinde (b, p, m, v, f) dudak ve diş-dudak sesleri bulunan sözcüklerden birini söyleyen aşığın dudaklarına iğne batar ve âşık atışmayı kaybeder.
Askı (Muamma) Çözme
- Muamma, halk şiirinde bir kimsenin ya da varlığın adını gizleyen şiir demektir.
- Halk şairi tarafından hazırlanmış muamma büyük ve uzaktan okunabilecek bir yazı ile kâğıda yazılır ve tahtaya yapıştırılır. Tahtaya bir milimetre kalınlığında bal mumu sürülür. Aşıklar nöbetle kahveye gelenlere işine ve halk arasındaki derecesine göre ağırlamalar söylerler. Ağırlanan kişi de ağırlığına göre muammanın etrafındaki bal mumu sürülmüş tahtaya para yapıştırır. Muammayı kim çözerse paraları alır ve muammayı tertipleyen âşık da bir taksim çıkarırdı. Şayet bu muamma birkaç gece kahve duvarında asılı kalır, kimse tarafından da çözülmemiş olursa sahibi olan âşık bunun ne olduğunu söyler ve bütün paraları alırdı.
Dedim – Dedi Tarzı Söyleşi
- Halk şiirinde yaygın olarak kullanılan bir biçim olup koşma ve semailerdeki âşık ve sevgilinin (dedim-dedi ifadesine bağlı) karşılıklı söyleşmeleridir.
Tarih Bildirme
- Aşık; kıtlık, yangın, sel felaketleri, salgın hastalık, önemli savaşlar vb. toplumu yakından ilgilendiren, sosyal hayatla ilgili olaylarla kendi doğum tarihini şiirlerinde tarihî birer belge olmasını istemiş ve genellikle ilk ya da son dörtlükte bazen de ara yerde tarih belirtmiştir.
Nazire Söyleme
- Nazire, bir şairin şiirine karşılık olarak başka bir şair tarafından aynı uyak ve ölçüde yazılan şiirdir.
Saz Çalma
- Saz, âşık için ilhamı kamçılayan bir alet olup âşıklık geleneğinin en önemli unsurlarından biridir.
Aşık Edebiyatı Nazım Türleri
Koşma
- Daha çok 11’li ve 8’li hece ölçüleriyle kurulur.
- Dörtlüklerden oluşan koşmanın özel bir kafiye örgüsü vardır.
- Genellikle 3-5 dörtlükten oluşur.
- Son dörtlükte ozanın tapşırması geçer.
- Koşmalar abab, cccb, dddb şeklinde kafiyelendirilir. İlk dörtlüğü aaab şeklinde olan koşmalar da vardır.
- Konu yönünden divan edebiyatındaki gazel ve şarkıya benzer.
- Türk edebiyatının tanınmış koşma şairleri Karacoğlan, Bayburtlu Zihni, Aşık Ömer ve Erzurumlu Emrah’tır.
- Yapılarına göre düz koşma, yedekli koşma, musammat koşma; ezgilerine göre de Ankara koşması, Bayındır koşması, Acem koşması, bülbül koşması gibi isimlerle anılırlar.
- Cinaslı kafiyelerle kurulmuş olan koşmalara “tecnis” denir. Tecnisler çoğunlukla Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgelerindeki âşıkların söylediği koşmalardır.
- 5+5 olarak duraklanan koşmanın mısralarının durak yerlerinde de kafiyelendirilmesiyle meydana gelen koşmalara musammat koşma denir.
- 5+5 duraklı musammat koşmanın ilk kıtasında ikinci ve dördüncü mısralardan sonra, diğer kıtalarda ise dördüncü mısradan sonra beş heceli bir mısra ilâvesiyle meydana gelen koşmadır.
- Her kıtanın son mısrasındaki ayağın daha sonraki kıtaların ilk mısrasının başında tekrarlanmasıyla söylenen koşmalara zincirleme koşma denir. Bu koşmanın ayaklı şekli de vardır.
- Koşmalar konularına göre güzelleme — koçaklama, taşlama ve ağıt olmak üzere dörde ayrılır.