Anı (Hatıra) 10. Sınıf Edebiyat
ANI (HATIRA)
- Öğretici ya da bilgi kazandırıcı yazı türlerinden biri de anılardır. Bir kimsenin başından geçen, kendi döneminde ortaya çıkan olay ve olguları bilgilerine, gözlem ve izlenimlerine bağlı kalarak anlattığı yazılara “anı” denir.
- Arapçada “hatır”, “gönül” anlamlarına gelen “hatıra” sözcüğü, günümüzde “anı” sözcüğü ile karşılanmaktadır.
Özellikleri
- Anılar, insanoğlunun yaşadığı, geride bıraktığı olay ve olguları anlatma, başkalarıyla paylaşma gereksiniminden doğmuştur.
- Yaşanılmakta olan zaman dilimini değil, yaşanmışı anlatır.
- Geçmişi anlattığı için tarihe ışık tutar; yer yer tarihle kesiştiği, zaman zaman da öz yaşam öyküsüyle birleştiği olur.
- Anı yazarları, hatıralarını yazarken anlattıkları dönemle ilgili yazılı ve yazısız tüm kaynaklardan yararlanırlar. Bu kaynaklar yardımıyla belleklerini işletirler.
- Anı yazılarının işlevi, yazarının kişisel hikâyeleri olmaktan çok, bir döneme ayna tutmak, aydınlatmaktır.
- Anı yazarı, anlattıklarını yüzde yüz belgeleme, kanıtlama gereğini duymaz.
- Anıların bir bölümü yaşanılan olaylar, geride kalan yıllar ve yılları yönlendiren olgularla ilgili olduğu gibi, bir bölümü de belirli alanlarda ün yapmış kişilerle ilgilidir.
- İçtenlik, yapaylıktan kaçınma, anı türünün belirleyici özellikleri arasında yer alır.
- Anılar, bir bilgi, gözlem ve yaşantı birikiminin ürünüdür.
Anı Türünün Gelişimi
- Eski Yunan sanatçısı Ksenefon’un (M.Ö? 427-355) Anabasis adlı eseri birçok araştırmacı tarafından anı türünün ilk örneği sayılır.
- J. J. Rousseau’nun İtiraflar, Goethe’nin Şiir ve Gerçek, Stendhal’in Bencillik Anıları, Victor Hugo’nun Gördüklerim, George Sand’ın Hayatım adlı eserleri anı türünün örnekleri arasındadır.
- Türk edebiyatında ilk edebî anı örneği, Babür Şah tarafından 16. yüzyılda yazılan “Babürname” adlı eser kabul edilir. Divan edebiyatı sanatçılarından İzzet Molla’nın Minnet-Keşan adlı mesnevisi de anı özelliği gösterir.
- Anılar, hikâye ve roman türüne kaynaklık edebilir. Ömer Seyfettin’in “Kaşağı”, “İlk Namaz”; Orhan Kemal’in “Sağ İç” gibi hikâyeleri ve Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” romanı anı türünden yararlanılarak yazılmıştır.
Türk edebiyatında edebî yönü ağır basan anılar şunlardır:
Tanzimat Dönemi
- Akif Paşa: Tabsıra
- Ziya Paşa: Defter-i AmaI
- Namık Kemal: Magosa Mektupları
- Muallim Naci: Ömer’in Çocukluğu, Medrese Hatıraları
- Ahmet Mithat Efendi: Menfa
Servetifünun Dönemi
- Ahmet İhsan Tokgöz: Matbuat Hatıralarım
- Ahmet Rasim: Falaka, Gecelerim, EşkâI—i Zaman
- Hüseyin Cahit: Kavgalarım, Siyasal Hatıralar, Edebî Hatıralar (Edebiyat Hatıraları)
- Halit Ziya Uşaklıgil: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikâye
Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi
- Ziya Gökalp: Malta Mektupları
- Yahya Kemal Beyatlı: Siyasî ve Edebî Portreler; Çocukluğum, Gençliğim ve Edebi Hatıralarım
- Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Anamın Kitabı, Gençlik ve Edebi Hatıralarım, Vatan Yolunda, Zoraki Diplomat, Politikada 45 Yıl
- Refik Halit Karay: Bir Ömür Boyunca, Üç Nesil—Üç Hayat, Tanıdıklarım
- Yusuf Ziya Ortaç: Portreler, Bizim Yokuş
- Halit Fahri Ozansoy: Edebiyatçılar Geçiyor, Edebiyatçılar Çevremde, Darülbedayi Devrinin Eski Günleri Salah Birsel: Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
- Oktay Akbal: Şair Dostlarım
- Mina Urgan: Bir Dinozorun Anıları
- Halide Edip Adıvar: Türkün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
- Cevat Şakir Kabaağaçlı: Mavi Sürgün
- Halide Nusret Zorlutuna: Bir Devrin Romanı, Benim Küçük Dostlarım
- Falih Rıfkı Atay: Çankaya, Zeytindağı, Ateş ve Güneş, Batış Yılları, Atatürk’ün Bana Anlattıkları
- Cahit Uçuk: Bir İmparatorluk Çökerken
- Ruşen Eşref Ünaydın: Atatürk’ü Özleyiş, Geçmiş Günler
- İsmail Habip Sevük: O Zamanlar, Atatürk İçin
- Abdülhak Şinasi Hisar: Boğaziçi Yalıları, Boğaziçi Mehtapları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Yahya Kemal’e Veda
- Mehmet Çınarlı: Sanatçı Dostlarım
- Samet Ağaoğlu: Babamın Arkadaşları, Aşina Yüzler
- Cahit Külebi: İçi Sevda Dolu Yolculuk
- Refik Erduran: Gülerek
- Hilmi Yavuz: Bulanık Defterler
- Vedat Nedim Tör: Yıllar Böyle Geçti
- Selim İleri: Kar Yağıyor Hayatıma
- Orhan Pamuk: Babamın Bavulu
- Necip Fazık Kısakürek: Yılanlı Kuyudan, Babıâli
- Buket Uzuner: Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları
Anı ve Günlük
- Anılar yaşandıktan sonra yazılırken günlükler yaşarken ve günü gününe yazılır. Bu yönden anılarda belleğin payı büyüktür. Günlükte ise yaşananlar sıcağı sıcağına anlatıldığı için işin içine bellek pek katılmaz. Anı türünü hatırlatan günceler, anlık duyguların hemen yazıya dökülmesiyle anıdan ayrılırlar.
- Suut Kemal Yetkin, “Günlük ileriye doğru gider, hatıra geriye doğru iner. Biri yaşarken, öbürü yaşandıktan sonra yazılır.” der.
- Günlüklerde düşünceler aynı gün içerisinde yazılmaktadır ve bu nedenle aradan fazla zaman geçmediği için daha güvenilirdirler. Ayrıca yayımlamak amacıyla yazılmazlar, kişilerin bireysel tercihi olarak sadece kendini rahatlatma gayesiyle bile yazılmış olabilirler.
- İkisi arasındaki fark, günlüğün gözlenen günlük olaylardan ve düşüncelerden oluşması, anının ise üzerinden yıllar geçmiş olayları dile getirmesidir.
- Her iki edebi türde de yazarlar iç dünyalarına yönelerek dış dünyayı ortaya koymaya çalışırlar.
- İçtenlik ve olayları saptırmadan anlatma iki türün ortak özelliğidir.
- Her iki türde de genellikle birinci kişili anlatıcı kullanılır.
Anı ve Otobiyografi
- Anıda yazarlar duydukları, tanık oldukları olayları anlatır ancak otobiyografide özel yaşamlarından söz ederler. Başka bir deyişle otobiyografide yazarın kendi özel dünyası ağır basar.
- Otobiyografide yazar, sadece kendisinden söz eder, yazar kişiliğini oluşturan çevreyi odak noktası yapar, bu çevrenin dışına pek çıkmaz. Anı yazarı kendi iç dünyasına yönelmekle birlikte, kendi yaşamının dışına çıkar. Hafızasında kalanları yazarken olayların sebepleri üzerinde de durur.
- Her iki türde de genellikle birinci kişili anlatıcı kullanılır.
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM