Anadolu’nun Türkleşmesi 10. Sınıf
Boylar Birliğinden Devlete
Türkler tarih sahnesine çıktıkları ilk dönemlerden itibaren teşkilatçı yapıları sayesinde birçok devlet kurmuşlardır. Hunlar, Kök Türkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerin başında gelmektedir.
Türkler tarihlerinin ilk dönemlerinden itibaren boy teşkilatına önem vermişlerdir. Bu teşkilatlanmanın temelinde oguş (aile), tepesinde de il (devlet) bulunmaktadır.
TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
Türkiye Selçukluları, 1176 Miryokefalon Zaferi ile Bizans’a ağır bir darbe vurup Danişmentlileri de ortadan kaldırdıktan (1178) sonra siyasi, sosyal ve ekonomik teşkilatlanma çalışmalarına ağırlık verebilmiştir. Türkiye Selçuklularının devlet teşkilatlanmasında en etkili devlet Büyük Selçuklu Devleti olmuştur.
Hâkimiyet Anlayışı ve Devlet Yönetimi
İTİ Türkiye Selçuklularında diğer Türk devletlerindeki gibi ülke hanedan üyelerinin ortak malı kabul edilmiş ve hükümdarlık hakkı hanedanın erkek üyelerine tanınmıştır. Örneğin, Il. Kılıç Arslan, Türk geleneği doğrultusunda ülke topraklarını hanedan üyelerine paylaştırarak 11 oğlunu ülkenin farklı bölgelerine yönetici olarak göndermiştir.
Tahta kimin geçeceği konusu kesin bir hükme bağlanmadığı için şehzadeler arasında taht kavgaları yaşanmıştır. Bu durum III. Haçlı Seferi sırasında ve sonrasında büyük sarsıntılara sebep olmuştur.
ii Türkiye Selçuklularında saray devletin yönetim merkezi ve hükümdarın şahsi ikametgâhı olmuştur. Sultanın özel hayatını sürdürdüğü saray bölümüne harem denilmiştir. Saray teşkilatında en önemli görevliye hâcip denilmiş ve hâciplerin reislerine de hâcibü’l-hüccab denilmiştir. Hâcipler, Büyük ve Anadolu Selçuklularında hükümet ve divan üyeleri ile sultan arasındaki yazışmaları, konuşma ve buluşmaları sağlayan görevlilerdir.
Bilgi: Konya’daki Alâeddin Köşkü, Kayseri’de Keykubâdiye Sarayı, Beyşehir’deki Kubâdâbâd Sarayı, Alanya’daki Alâiye sarayı Türkiye Selçuklularına ait önemli saraylardandır.
Türkiye Selçuklularında sultanın mutlak vekili olarak vezir görev yapmış ve sultan adına devleti idare etmiştir. Anadolu’ya Moğolların hâkim olduğu dönemde vezir ve diğer üst düzey devlet görevlileri, sultan tarafından değil İlhanlılar tarafından seçilmiştir.
Türkiye Selçuklu Devleti’nde askeri, idari, mali ve hukuki bütün devlet işlerinin karara bağlandığı ve en yüksek yönetim organına Divân-ı Saltanat veya Divân-ı Alâ denilmiştir. Divân-ı Saltanat günümüzdeki bakanlar kurulu gibi çalışmıştır. Divân-ı Saltanat’a sultandan sonra devletin en yetkili kişisi olan vezir başkanlık etmiştir.
Nâib-i Saltanat (Niyâbet-i Saltanat) ve pervane gibi görevliler ilk defa Türkiye Selçuklularında görülmüştür. Başkentte hükümdara vekâlet eden nâipler, hükümdarın devlet merkezinde bulunmadığı zamanlarda devlet işlerini yürütmüştür. Türkiye Selçuklularında arazi işlerinden sorumlu olan ve bunlarla ilgili işleri düzenleyen menşur ve beratları hazırlayan görevliye pervane denilmiştir. Pervane üst düzey bir memuriyet olmamasına rağmen Divân-ı Alâ’nın üyelerinden kabul edilmiştir.
Melikler ve Atabeylik
Türk İslam devletlerinde ülke hanedan üyelerinin ortak mali olduğundan şehzadeler küçük yaşlarda eyaletlere melik olarak gönderiliyor; kendilerini iyi bir devlet adamı ve asker olarak yetiştirmeleri için yanlarına birer atabey tayin ediliyordu. Büyük Selçuklularda atabeyler, merkezi otoritenin zayıfladığı dönemlerde bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu yüzden Türkiye Selçukluları atabeylerin siyasette güçlenmemesi için gerekli tedbirleri almıştır.
Türkiye Selçuklularında şehzadelerin hükümdardan izin almadan para basma, savaş açma ve siyasal görüşme yapma yetkileri yoktu. Bu durum Türkiye Selçuklularının merkezi otoriteyi güçlü tutmayı amaçladıklarını gösterir.
Ordu ve Donanma
Türkiye Selçuklularının askeri teşkilatı Büyük Selçuklu Devleti’nin devamı şeklinde olup boylar birliği esasına dayanmaktadır. Bununla birlikte Türkmenlerin devletin devamında sorunlara neden olmaya başlaması, devlette gulâm sisteminin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Saray işlerini yapmak ve sultanın yakın hizmetini görmek için gerekli kişiler gulâmhanede yetiştirilenlerden seçilmiştir. Ücretli askerlik uygulaması Türkiye Selçuklularında özellikle XIII. yüzyılın başlarından itibaren görülmüştür.
Türkiye Selçuklu ordusunun başkumandanı Beylerbeyi veya Emirül-Ümerâ unvanı taşırdı. Ordu kumandanlarına subaşı, sipehsâlar, serleşker denirdi. Türkmen kuvvetlerinin başında beyler bulunurdu.
Selçuklularda donanma kumandanlarına Reis’ül-Bahr veya sahillerin kumandanı anlamında Meliküs-Sevâhil denirdi. Donanma kumandanlarına Emir-i Sevâhil de denilmiştir.
İkta Sistemi
İkta sisteminde ülke toprakları gelirine göre bölümlere ayrılarak askerî ve sivil devlet görevlilerine yaptıkları hizmetin karşılığında maaş olarak verilmiştir. İkta sahipleri gelirlerinin bir bölümü ile atlı asker beslemiştir. İkta sahibi devlet hizmetinden azledilirse ikta toprakları da elinden alınmıştır. İkta toprakları üç yıl üst üste boş bırakanlardan alınarak başkasına verilmiştir.
Selçuklularda ikta sistemi,
- Hazineye yük olmadan savaşa hazır bir ordu oluşturulmasına
- Tarım üretiminde sürekliliğin sağlanmasına
- Göçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçirilmesine
- Devlet otoritesinin ülkenin her yanına yayılmasına katkıda bulunmuştur.
Sosyal Hayat
Anadolu’da Selçukluların hâkim olduğu yerlerde farklı ırk, inanç ve kültürlerden insanlar yaşıyordu. Türkiye Selçukluları Anadolu’da yaklaşık bir asır süren siyasi istikrarsızlığa son vermiş ve adil uygulamaları yerli halk üzerinde olumlu etkilerini göstermiştir.
- Devrin yerli halkları Süryani, Ermeni ve Rumlar Bizans idaresine karşı Selçukluları tercih etmiştir. Türkiye Selçukluları Anadolu’da yaşayan gayrimüslimlere, Müslüman halka zarar vermedikleri sürece hoşgörülü davranmışlardır. Selçukluların Anadolu’da sağladığı huzur ortamı, bölgedeki farklı din ve kavimlerin uyum içinde yaşamalarını ve ortak bir kültürün ortaya çıkmasını sağlamıştır.
- Türkiye Selçuklularında sosyal tabakalaşma yoktu. Resmî tasnife göre halk; konargöçer, köylü ve şehirli olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Konargöçer Türkmenler genellikle uç bölgelere yerleştirilmişler, geçimlerini hayvancılıkla sağlamışlardır. Köylüler ise tarım (çiftçilik)la uğraşmışlardır. Şehirlileri devlet görevlileri, ticaretle uğraşanlar, zanaatkârlar, müderrisler, kadılar, öğrenciler ve dervişler oluşturmuştur.
Ekonomik Hayat
- Türk İslam devletleri tarım, hayvancılık ve ticarete önem vermişler, özellikle İpek Yolu’nu kontrol altına almayı ve ticaret yollarını askerî muhafızlarla güvenli hâle getirmeyi amaçlamışlardır. Türkiye Selçukluları tarımsal üretimi artırmak için din farkı gözetmeksizin herkese toprak dağıtmışlar, Bizans’ın ağır vergilerinden bunalan Hristiyanların Selçuklu topraklarına yerleşmesini teşvik etmişlerdir.
- Çiftçilere vergi affı, tohumluk ve çiftçilikle ilgili araç gereç konularında destek sağlamışlardır. Tarımın yanında hayvancılık da önemli gelir kaynaklarından biri olmuştur.
- Türkiye Selçuklularında sanayinin temelini dokumacılık ve dericilik oluşturmuştur. Küçük el tezgâhlarında üretilen halı ve kilimler ihraç edilmiştir. Selçuklu sanayisinin ihtiyacı olan madenlerin çoğu Anadolu’dan çıkarılmıştır.
- Türkiye Selçukluları diğer Türk İslam devletlerinden farklı olarak deniz ticaretinde de gelişmişlerdir. Doğu – batı ile kuzey – güney arasında transit geçiş yolu üzerinde bulunan Türkiye Selçuklu Devleti, dış ticaretin gelişmesi için bazı çalışmalar yapmıştır.
Türkiye Selçukluları Dönemi’nde ticaretin geliştirilmesi için;
- Kara ticaret yollarını denize bağlamak için Antalya, Sinop, Alanya gibi liman şehirleri fethedilmiştir.
- Liman kentlerine Türk tüccarlar yerleştirilmiştir. Kıbrıs Krallığı ve İtalyan Cumhuriyetleri ile ticaret antlaşmaları yapılmıştır. Tüccarların, korsan veya eşkıyadan gelebilecek zararlarına karşılık hazine garantisi getirilmiştir.
- Ticaret yollarının güvenliğini sağlamak ve tüccarların ihtiyaçlarını karşılamak için kervansaray ve hanlar yapılmıştır.
Ahilik Teşkilatı
Ahilik Xlll. yüzyılda Ahi Evran tarafından başta Kırşehir, Konya ve Kayseri’de esnaf birlikleri arasında oluşturulmuş, yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayan sosyo-ekonomik bir teşkilatlanmadır.
Ahilik; ekonomik, sosyal, siyasi, ahlaki ve askeri alanlarda önemli bir işleve sahiptir. Ahiliğin temel amacı zenginlefakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında iyi ve sağlam ilişkiler kurarak sosyal adaleti gerçekleştirmektir. Ahilik, yarı göçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçirilmesinde de önemli rol oynamıştır.
Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı, Türkmen hanımlarını örgütleyerek Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) adı verilen bir kadın teşkilatı kurmuştur. Bu teşkilata mensup olan kadınlar genellikle nakışçılık, örgücülük, çadırcılık, kilim ve halı dokumacılığı gibi işlerde çalışmışlar, gerektiğinde eşleri ile birlikte vatan savunmasında görev almışlardır.
Bilim Hayatı
Türkiye Selçukluları zamanında Anadolu’da gelişen Türk İslam medeniyeti doğudan gelen bilim ve sanat adamlarıyla güçlenmiştir. Doğudan gelen âlim ve sanatkârlar, özellikle Anadolu’da büyük mutasavvıf ve düşünürler yetişmesini sağlamıştır.
Türkiye Selçuklu hükümdarları ve devlet adamları bilim adamlarının çalışmalarını desteklemişlerdir. Eğitim medreselerde yapılmış, bilim dili Arapça, edebiyat dili Farsça olmuştur. Resmi dil olarak önceleri Arapça, İran kökenlilerin önemli makamlara gelmeleri sonucunda ise Farsça kullanılmıştır. Kösedağ Savaşı sonrasında başlayan Beylikler Dönemi’nde Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçeyi resmi dil ilan etmiştir.
1165-1240 yılları arasında yaşamış olan ve İslam dünyasının en meşhur süfilerinden olan Muhyiddin Arabi, Türkiye Selçukluları Dönemi’nde bir süre Konya’da yaşamıştır. Onun fikirleri, talebesi ve manevi evladı Sadreddin Konevi tarafından devam ettirilmiştir.
Anadolu'nun Türkleşmesi konu anlatımı özet kısaca 10. Sınıf
Soru: - Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu Süleyman Şah, Çukurova bölgesine yönelerek Büyük Selçukluların elindeki Halep'i ele geçirmek istemiştir.
- Türkiye Selçuklu hükümdarı I. Kılıç Arslan, Musul için Büyük Selçuklu komutanlarından Emir Çavlı ile mücadele etmiştir.
Bu bilgilere dayanarak,
I. Türkiye Selçukluları, Büyük Selçukluların topraklarını elde etmek istemiştir.
II. Selçuklular arasında siyasal birlik yoktur.
III. Bizans, Türkiye Selçuklularını Büyük Selçuklulara karşı kışkırtmıştır.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II
D) II ve III E) I, II ve III
Soru: Türkiye Selçukluları Antalya, Alanya ve Sinop gibi önemli liman şehirlerini fethederek buralarda tersaneler kurmuşlardır.
Türkiye Selçuklularının bu yolla aşağıdakilerden hangisini amaçladığı savunulabilir?
A) Tarımsal üretimi artırmayı
B) Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde etkin olmayı
C) Anadolu'da Türk siyasi birliğini sağlamayı
D) Göçebe Türkmenleri yerleşik yaşam düzenine geçirmeyi
E) Haçlı saldırılarını önlemeyi
Soru: Bizans İmparatoru IX. Konstantin Monomakhos (1042-1055), doğu sınırlarında tampon durumundaki Ani Krallığı'nı ilhak edip bölgedeki 50.000 kişilik yerel muhafız gücünü dağıtmış ve paralı askerlerden oluşan bir ordu kurmuştur.
Bu gelişmelerin,
I. askerî harcamaların artması,
II. Selçukluların Anadolu'ya gelişinin gecikmesi,
III. bölge halkına ağır vergiler konulması
durumlarından hangileri üzerinde etkili olduğu savunulabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve III
D) II ve III E) I, II ve III
Soru: Anadolu'nun fethedilmesinden sonra kurulan Türk beylikleri buraya yerleşen Türkmenleri Bizans, Ermeni, Gürcü ve Haçlılara karşı korumuşlardır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine yol açmıştır?
A) Anadolu'daki fetihlerin kalıcı olmasına
B) İslam dünyasında siyasal birliğin bozulmasına
C) Türkmenlerin göçebe olarak yaşamasına
D) Anadolu'da şehir hayatının canlanmasına
E) Moğol istilasının yayılmasına
Soru: Türkiye Selçuklularında aşağıdakilerden hangisi, ülke güvenliğinin ve üretim faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanmasına daha çok katkıda bulunmuştur?
A) İkta sisteminin uygulanması
B) Topraksız çiftçilere toprak dağıtılması
C) Halktan üretim ve güvenlik vergileri alınması
D) Meliklerin yönetici olarak eyaletlere gönderilmesi
E) Zanaatkarların ahilik adı verilen teşkilatlarda örgütlenmesi
- Türkiye Selçuklularında sultanın mutlak vekili olarak vezir görev yapmış ve sultan adına devleti idare etmiştir. Anadolu'ya Moğolların hâkim olduğu dönemde vezir ve diğer üst düzey devlet görevlileri, sultan tarafından değil İlhanlılar tarafından seçilmiştir.
Bunun daha uzunu yokmuydu
baya kısaymış canım