Ahmet Haşim (1887-1933) Eserleri Fecriati Edebiyatı AYT
AHMET HAŞİM (1887-1933)
Edebiyatımızda şiirleriyle, şiir görüşleriyle ve düzyazılarıyla dikkat çekmiştir.
Fecriati topluluğunun en önemli ismi olan sanatçı, topluluk dağıldıktan sonra başka bir edebî topluluğa katılmamıştır.
İlk olarak “Şiirde Mana ve Vuzuh” başlığıyla 1921’de Dergâh’ta çıkan, sonra ad değişikliğiyle 1926’da Piyale kitabına ön söz yaptığı “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı yazıda şiirle ilgili görüşlerini açıklamıştır. “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” Türk edebiyatında ilk poetika yazısıdır.
Şiirde musikiyi ön plana almış, anlam açıklığını ikinci plana atmış, şiirin anlam açısından kapalı olması gerektiğini savunmuştur.
Şiirleri genellikle Türk şiirinin mecaz ve eğretileme sanatlarına yaslanmıştır.
Sembolizm akımının etkisinde kalan şairin şiirlerinde empresyonizm (izlenimcilik) akımına ait ögeler de vardır.
Bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmış, hece ölçüsünü “köylü vezni” diye küçümsemiştir.
Nazım biçimi bakımından şiirimize getirdiği önemli yenilik serbest müstezattır. Aruzun tek kalıbı ile yazılan divan şiiri nazım biçimi olan müstezadı, Servetifünun şairleri değişik biçimlerde denemiş, anlamı da beyitlerden kurtarıp şiirin bütününe yaymışlardı. Ahmet Haşim daha da ileri giderek her dizede başka bir aruz kalıbı kullanmış, böylece sembolist şairlerin serbest nazım anlayışına yönelmeyi denemiştir.
Şiirlerinde genellikle “aşk“,“ölüm”, ”realiteden (gerçeklikten) kaçış” , ”tabiat” ve “çocukluk hatıraları” temalarını işlemiştir.
Aşk ve kadın ona acı, keder, ayrılık ve hüzün duygusu verir. Şiirlerinde, kadınlardan kaçınma söz konusudur. Hiçbir kadın annesinin yerini tutmaz. Hiçbir kadının, çirkin olduğu için kendisini beğenmeyeceğini düşünür.
Çocukluğunu Dicle kıyılarının romantik atmosferi içinde bir babanın sertliği ile hasta bir annenin şefkati arasında geçiren şair daha küçük yaşlarda hasta bir hassasiyete sahipti. Annesini kaybettikten sonra İstanbul’a getirilince yatılı bir okulun yabancılarla dolu çevresinden büsbütün ürkerek şiddetli bir içe kapanışa kapıldı. Şairi bütün ömrünce bırakmayan bu içe çekiliş şiirlerinde de realiteden kaçış şeklinde kuvvetle görülür. Yaşanılan hayattan uzak ve tamamıyla hayali bir âleme sığınma isteği birçok manzumesinde yer alır. Onun ilk şiirlerinde sığındığı başka bir âlem de annesinin şefkati ile dolu olan çocukluğudur.
Şiirlerine aldığı tabiat manzaraları ise, sembolistlerinde genellikle tercih ettikleri, “akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlar…” gibi duygulanmaya, hayal kurmaya en elverişli olanlarıdır.
Edebiyatımızda “ akşam” şairi olarak tanınmıştır. Şiirlerindeki zaman dilimi akşamdır. Fiziksel yönden kendisini çirkin bulan Haşim, güneşin aydınlığından, akşamın bütün kötülüklerden uzak, çirkinliğini gizleyen ve huzur veren saatlerine sığınmayı tercih etmiştir.
Şiirlerinde renklerin önemli bir yeri vardır. Akşam ve geceye uygun seçilen bu renkler genellikle soluk ve gölgelidir. Kırmızı ve tonları, turuncu, sarı, mavi, gümüş, yeşil şairin tercih ettiği renklerdir. Renk bildiren kelimeleri de (simin, altın, gümüş, gölgeli, menekşe, güneş rengi, kanlı, tunç, kızıl, alev, mezbaha-renk, akşam, göl) sıkça kullanmıştır.
Haşim’in şiirleri dil bakımından iki safhada incelenebilir. 1901-1915 arasındaki birinci safhada dil Servetifünun şiirinin dilinden tamamıyla farksızdır, oldukça ağır ve süslü bir dil kullanmıştır. Şiir yazmaktan yana I. Dünya savaşı sırasında bir durgunluk dönemi geçiren şair, 1921 ‘den sonra tekrar yazmaya başlayınca şiirlerinin dilinde açık bir değişiklik olduğu görüldü. Konuşulan Türkçeye doğru çok büyük bir yöneliş gösteren bu değişiklik arada geçen süre içinde Millî Edebiyat hareketinin tesirinde edebiyat dilinin uğradığı genel değişiklikle ilgilidir.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Haşim; türlü dergi ve gazetelerde çıkan musahabe, makale, gezi notları ve fıkra şeklindeki çeşitli nesirleri ile de dikkat çekmekte ve beğenilmekte gecikmedi. Kıvrak zekâsı, zarif nükteleri, orijinal buluş ve görüşleri ile olayları çok değişik açılardan değerlendirmesini bilen Haşim’in nesri, üslup bakımından da çok caziptir. Düzyazılarında şiirlerine oranla sade bir dil kullanmıştır.
Eserleri:
Şiir: Göl Saatleri, Piyale
Düzyazı: Gurabahane—i Laklakan, Bize Göre
Gezi Yazısı: Frankfurt Seyahatnamesi