<>

Açık Sularda Güç Mücadelesi 11. Sınıf Tarih

Coğrafi Keşifler

Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’de hakimiyet kurmasından sonra Avrupalıların XV. yüzyıldan itibaren yeni yerler ve yollar bulmak amaçlı girişimleridir. Osmanlı Devleti’nin, Çin’den başlayarak Orta Asya üzerinden Anadolu’ya ve oradan da Avrupa güzergahında ilerleyen “İpek Yolu” ve Hindistan Üzerinden Irak, İran ve Suriye’den Akdeniz limanlarına ve İskenderiye’ye giden “Baharat Yolu (Buhur YoIu)”nu kendi kontrolünde tutması Avrupalıları yeni arayışlara yöneltmiştir.

Ümit Burnu ve Hindistan’ın Coğrafi Keşiflerdeki Rolü

Portekizli denizci Bartelemeo Diaz ise 1486 yılında tutulduğu bir fırtınayla güneye sürüklenmiş ve daha sonra Afrika’nın güneyinden dolanarak 1487 yılında Ümit Burnu’nu keşfeden denizci buraya Fırtınalar Burnu adını vermişti. Bu keşif İpek ve Baharat yollarının önemini kaybetmesinde en önemli etkiyi yapmıştır.

Dünyanın Yuvarlak Olduğunun Kanıtlanması (1519 – 1522)

Magellan ve yardımcısı Del Cano 1519 yılında Alman Kralı olan ŞarIken’in desteğiyle denizlere açılmıştır. Magellan, Philippine AdaIarına ulaştığında ada yerlileri ile yaptığı savaşta hayatını kaybetmiş ve Magellan öldükten sonra yardımcısı olan Del Cano Ümit Burnu’nu dolaşarak 1522 tarihinde İspanya’ya dönmüştür. Böylece dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlanmıştı.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Devleti’nde Ortaya Çıkardığı Etkiler

Keşiflerin asıl sebebi olan İpek ve Baharat Yolu, keşiflerin ardından eski etkinliğini kaybetmiştir. Keşifler, Osmanlı Devleti’nin vergi gelirlerini olumsuz etkilemiştir. Sadece Osmanlı değil bütün Müslüman ülkelerde bulunan ticaret yollarının önemi giderek azalmıştır. Özellikle Akdeniz limanları eski önemini yitirmiştir.

Coğrafi Keşiflerin Evrensel Boyutlardaki Sonuçları

Öncelikle Baharat ve İpek Yolları ile birlikte Akdeniz limanları önemini kaybederken Atlas Okyanusu kıyısında bulunan limanlar büyük önem kazanmaya başlamıştır.

Keşifler sonrası İspanya ve Portekiz Amerika kıtasının paylaşımı konusunda anlaşmıştır. Antlaşma Akdeniz’i içermediği için İspanya, Akdeniz’e hâkim olarak Kuzey Afrika’yı etkisi altına alma çabasına girişti. İspanyollar, Sahra’nın girişinde bir liman elde ettiler ve buradan Muluya Nehri’ne kadar Akdeniz kıyısını ele geçirdiler. İspanyol Krallığı’nın amacı, Afrika’da kendisine kalıcı bir yer edinerek, karavanlar için açtığı yollarla Afrika altınına ulaşmaktı.

Açık Denizlerdeki İlk Egemen Devletler Hangileridir?

İspanyol İmparatorluğu

İspanya Avrupa kıtasındaki Coğrafi Keşiflerin ve Okyanus ötesi ticaret yollarının öncüsüdür. İspanyol denizciler Amerika’da, Asya’da, Afrika’da ve Okyanusya’da çok değişik kültürel özelliklere sahip toprakları keşfetmiş ve ele geçirmiştir. İspanya Krallığı hızla bu bölgeleri kolonileştirmiş ve dünyada o zamana kadar görülmemiş büyüklükte bir ekonomiye sahip olmuştur. XVI. yüzyıldan Amerika’daki kolonilerin XIX. yüzyılda kaybedilmesi arasında geçen süre zarfında toprak büyüklüğü olarak en büyük imparatorluklardan biri olmuştur.

İlk Sömürgecilikte Şirketlerin Rolü

Batı sömürgeciliği başından bu yana kamu-özel girişimin ortaklığıyla yürütülmüştür. Kolomb’un Amerika seyahatlerinin masrafı kısmen İtalyan yatırımcıları tarafından karşılanmıştır. İngiltere, Fransa ve Hollanda sömürgelerde ticari yatırım gerçekleştiren Doğu Hindistan Şirketleri ve Hudson’s Bay Şirketine ticari tekel hakkı tanımış ve ticaret sömürgedeki zenginliklerin sömüren Avrupa ülkelerine taşınması şeklinde gerçekleştirilmiştir.

Portekiz Sömürgeciliği

İngiliz İmparatorluğunun denizaşırı bölgelere yerleşmesi 1485-1509 tarihleri arasında başlamıştır. 1651 ‘de Denizlerde Dolaşım Yasası’nı (Act of Navigation) çıkarak Hollanda’nın İngiliz taşıma ticaretindeki tekelini kırmayı amaçlamıştır. Hollanda ticareti İngilizler tarafından engellenince, aralarındaki rekabet savaşa dönüşmüştür. İngiltere zamanla Hindistan, Pakistan, Seylan, Birmanya, Güney Afrika, Kuzey Amerika gibi pek çok yeri sömürgeleştirerek zamanla “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” olarak adlandırılmıştır.

İngiliz Sömürgeciliği

İngiliz İmparatorluğunun denizaşırı bölgelere yerleşmesi 1485-1509 tarihleri arasında başlamıştır. İngiltere zamanla Hindistan, Pakistan, Seylan, Birmanya, Güney Afrika Kuzey Amerika gibi pek çok yeri sömürgeleştirerek zamanla “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” olarak adlandırılmıştır.

Fransız Sömürgeciliği

Fransız sömürge yayılmacılığı XVI.yüzyılın başlarında başlar. Ancak İspanya’nın Amerika kıtası üzerindeki tekelini koruması ve Din Savaşları Fransa’nın koloniler kurma çabalarını geciktirmiştir.

Hollanda Sömürgeciliği

Hollanda, 1579 yılında İspanya’dan bağımsızlığını kazandıktan hemen sonra deniz aşırı ülkelere açılmak için büyük çaba harcamaya başlamıştır. İlk olarak 1595 yılında bir şirket öncülüğünde Hindistan’a giden Hollandalılar Afrika’nın güneyindeki Ümit burnu ile Basra körfezinde Benderabbas Limanı’ndan Doğu Hint adalarının en ucunda bulunan bölgede müstahkem ticaret merkezleri ve tesisler kurarak bir sömürge imparatorluğu meydana getirdiler.

Hollanda -İngiltere Savaşları

17. yüzyıl ve 18. yüzyılda Hollanda Cumhuriyeti ve İngiltere Krallığı; arasında ticaret yollarının ve denizlerin hakimiyeti için yaşanan bir dizi savaştır. Savaşlar genel olarak iki ülkenin donanmaları arasında yaşanmıştır. İkinci ve üçüncü Hollanda-İngiltere Savaşları sonucunda Hollanda; XVII. yüzyılın en önemli deniz gücü olarak konumunu korumuştur.

Birinci Hollanda -İngiltere Savaşı (1652 – 1654)

Artan rekabet ve gerilime rağmen iki ülke uzun yıllar sorunlarını diplomasi ve müzakereler yoluyla hallettiler. 1652 yılında Oliver Cromwell yönetimi; Hollanda’nın Amerika’daki İngiliz kolonileriyle olan ticaretini engelleyen bir kanuna imza attı. Uzun süren müzakerelerden bir sonuç alınamaması sonucu iki ülke 1652’de birbirlerine savaş ilan ettiler. 2 yıl süren ve kısmen İngiliz üstünlüğüyle süren savaş 1654’te yapılan Westminster Antlaşması’yla İngiltere lehine sona erdi.

İkinci Hollanda -İngiltere Savaşı (1665 – 1667)

Dünya ticaretindeki Hollanda hakimiyetini sona erdirme niyetinde olan İngiltere’nin; 1665’de bu ülkeye savaş ilan etmesi sonucu başladı. Savaşın başlarında İngilizler düşmanlarına karşı üstünlük sağladıysa da Hollandalılar savaşın gidişatını lehlerine çevirmeyi başardılar. Savaş 1667’de yapılan ve Hollanda’nın daha kazançlı çıktığı Breda Antlaşması ile son buldu.

İspanya Veraset Savaşı (1702 – 1714)

İspanya Kralı II. Carlos’un veliaht bırakmadan ölümünden sonra Avrupa ülkeleri arasında İspanya topraklarının paylaşımı konusundaki anlaşmazlıktan dolayı yaşanan savaştır. İspanya Kralı II. Carlos’un 1700 yılında ölümü Avrupa’yı yeni bir savaş tehdidi ile karşı karşıya bıraktı. Çünkü Hollanda Cumhuriyeti ve İtalya’nın bir bölümü ile Brezilya dışında Güney Amerika, Büyük Antiller, Adaları ve Filipinlere kadar uzanan İspanya Sömürgeler İmparatorluğunun paylaşılması söz konusuydu.

İspanya’nın tümünü İspanya Kralı’nın vasiyetine bağlı olarak ele geçirmek isteyen Fransa’ya karşı İngiltere, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Hollanda Cumhuriyeti ve Portekiz aralarında anlaşarak Fransa’ya karşı “Büyük İttifak”ı kurdular. 1702 yılında başlayan savaşlar 1715 yılına kadar devam etti. Fransa’nın yenilgisiyle sonuçlanan İspanya Veraset Savaşı, İspanya’nın paylaşılmasıyla sona erdi.

Bigi:

  • 1700-1715 yılları arasında birçok savaş ve mücadelelere sebep olan İspanya Veraset Savaşı’nın Avrupa ve dünya tarihi açısından önemli özellikleri ve sonuçları;
  • Profesyonel ordularca icra edilen bir savaşlar serisidir. Bu nedenle, geleceğin savaşlarının karakteristiklerini aksettirir.
  • Savaşın sebebi dini olmaktan çıkıp polititik-ekonomik bir boyut kazanmıştır. Mücadelede deniz gücünün üstünlüğü etken rol oynamıştır.
  • “Dünya Savaşı” denebilecek ilk savaştır. Avrupa’nın önde gelen devletlerinin yanı sıra, denizaşırı ülkeleri de içine almıştır.

Yedi Yıl Savaşları (1756 – 1 763)

Avrupa’nın güçlü devletleri İngiltere ile Fransa arasında yaşanmış bir dizi askeri çatışmadır.

Savaşın Nedeni Nedir?

  • Büyük Britanya (İngiltere) ve Fransa arasındaki sömürge yarışı
    Yedi Yıl Savaşı küresel çapta gerçekleşen bir savaştır.

Savaşın Sonuçları Nelerdir?

  • Savaşı İngiltere kazanmış Paris Antlaşmasıyla, Büyük Britanya dünya çapında deniz üstünlüğünü ve sömürgeciliğini pekiştirmiştir.
  • Böylece hem ekonomik bakımdan, hem de politik bakımdan Fransa güç kaybederken Büyük Britanya denizlerdeki ve denizaşırı sömürgecilik yarışındaki üstünlüğünü kabul ettirmiştir.

Savaşın Daha Sonra Ortaya Çıkardığı Sonuçlar

  • Yenilen Fransa’da siyasi ve ekonomik sorunlar başlamış ve bu gelişmeler zamanla Fransız Devrimi’ne zemin hazırlamıştır.
  • Britanya İmparatorluğu savaşı kazansa da ekonomik çöküş yaşamış, bu durumu telafi için Kuzey Amerika’daki kolonilerine ağır vergiler koymuş; ancak bu vergiler sert tepki ile karşılanmış ve böylece ABD’nin kuruluş süreci başlamıştır.

Osmanlı Devleti’nin Akdeniz ve Karadeniz Hakimiyetinin Zayıflaması

Osmanlı’da İlk Denizcilik Faaliyetleri

Osmanlı’nın Yelkenli Gemilere Geçişte Gecikmesinin Sebepleri

Osmanlılar her ne kadar zaman zaman iç denizleri aşarak Hint ve Atlas Okyanusu’na açılmış olsalar da onlar için asıl faaliyet alanı Akdeniz’di. Dolayısıyla, dalgalı ve büyük okyanuslar için daha kullanışlı olan kalyonlar, kendi coğrafyaları için çok da cazip değildi. Diğer taraftan Osmanlıların asıl rakibi Venedik idi. Venedik’le ticari ve askeri bir rekabet içindeydiler. Venedik de uzun süre tıpkı Osmanlılar gibi kürekli gemilere bağlı kaldılar. Osmanlılar da asıl rakiplerini kollayarak teknolojilerini korudular.

Bütün büyük deniz savaşlarını kazandıkları, her detayına kadar çok iyi bildikleri ve çok iyi kullandıkları kürekli gemi teknolojisini bırakıp nispeten daha az bilgi sahibi oldukları büyük yelkenli gemilere geçmek, tecrübe birikimini de terk etmek hiç de kolay bir şey değildi.

Osmanlı Denizciliğinde Kadırgadan Kalyona Geçiş Nasıl Başladı?

Osmanlı Gemi Teknolojisinin İlk Değişim Noktası Nedir?

XVI. yüzyılın sonlarından Girit Seferi’nin başladığı 1645 yılına kadar Osmanlı donanması büyük çapta bir sefer için Akdeniz’e çıkmamış ve sadece koruma hizmeti yapmıştır.

(1645-1669) seneleri arasında yaklaşık yirmi beş yıl süren Girit Seferi sırasında Venedik, Girit’i kuşatan Osmanlı donanmasını kalyonlar vasıtası ile engellemeye, hatta Çanakkale Boğazı’nı ablukaya alarak asker ve malzeme naklini önlemeye çalışmıştır.

İstanbul’dan Girit’e yardım için giden donanmanın Çanakkale Boğazı’ndan çıkışına engel olacak kadar etkili olan Venedik donanmasındaki kalyonlar, Osmanlı denizcilerini bu gemiler konusunda ciddi olarak düşündürmüş ve bazı müzakere ve istişarelerden sonra devlet adamları süratle çok sayıda kalyon inşasına karar vermişlerdir.

Osmanlı Devleti’nin kalyon adlı savaş gemilerine yönelmesi bir süre için yeniden Akdeniz’de etkinlik kurmasını sağlamış ve hatta 16831699 yılları arasındaki Kutsal İttifak Savaşları’nda Osmanlı donanması üstünlüğünü kabul ettirmiştir.

Osmanlı Devleti Neden Kalyonlara Geçişte Geç Kalmıştır?

Bahriye Kanunnamesi (1701)

Osmanlı Devleti’nde bahriyeyi modernize etmek amaçlı çıkarılan kanundur.

Osmanlı donanmasının ana unsurunun kalyonların olduğunun belirtildiği bir kanundur. Kaptanı Derya Mezomarta Hüseyin Paşa Bahriyedeki sıkıntıları görmüş ve bu kanunun hazırlanmasında öncü olarak Osmanlı denizciliğinin yeniden düzenlenmesinde etkili olmuştur. Kanunnamenin en önemli özelliği deniz işlerine denizcilikten yetişmiş insanların getirilmesinin kabul edilmesidir.

Tayin ve terfide liyakatten vazgeçilmemesi esası benimsenmiştir. Kaptan Paşalık makamına gelebilmek için denizcilikten gelinmesi şartı getirilmiştir.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Açık Sularda Güç Mücadelesi konu anlatımı özet 11. Sınıf