Abbasi Devleti ve Türkler 9. Sınıf Tarih

Abbasi Devleti ve Türkler

Emevilerden sonra Abbasi ailesinden olan Ebul-Abbas tarafından kurulan Abbasiler, Emevilerin uyguladıkları mevali politikasına karşılık daha hoşgörülü ve ümmetçi bir politika izlemiştir. Halife Ebul-Abbas’tan sonra başa geçen halife Ebu Ca’fer el-Mansur, Bağdat şehrini kurarak burayı devletin merkezi haline getirmiştir. Abbasiler, Sasanilerin yönetim yapısını örnek alarak ilk defa Vezirlik makamını kurmuşlardır. Halife Mansur döneminde Anadolu’ya seferler yapılmış ve Halife Mehdi döneminde Bizans vergiye bağlanmıştır. Halife Harun Reşid dönemi devletin en parlak dönemi yaşanmış, bu dönemde ziraat, ticaret, bilim ve eğitim düzeyi artmış; Bağdat, Doğu’nun en büyük ve en önemli ekonomik merkezi hâline gelmiştir.

Ancak Halife Mu’tasım’dan sonra devlet zayıflamaya başlamış ve ülke topraklarında bağımsız hareket eden komutanlar veya valiler tarafından Tavaif-i Mülük adı verilen küçük devletler kurulmuştur. Örneğin Endülüs Emevileri’nin bağımsızlığını kazanmasından sonra Fas’ta İdrisiler, Tunus’ta Ağlebiler gibi bağımsız ve yarı bağımsız devletler ortaya çıkmaya başlamıştır. Yaşanan bu olumsuz gelişmelere rağmen Abbasiler varlıklarını 1258 yılına kadar sürdürmüş ve İlhanlı hükümdarı Hülagü’nün Han’ın Bağdat’ı ele geçirmesiyle devlet yıkılmıştır.

Abbasi Devleti’nin yıkılmasından sonra Abbasi ailesine mensup bazı kişiler Mısır’daki Memlük Devleti’ne sığınmış ve Abbasi hanedanından olan Mustansır halife ilan edilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in 1517’deki Mısır Seferi’nden sonra Memlük Devleti yıkılmış ve halifelik Osmanlı hanedanına geçmiştir.

Abbasilerde Sosyal Hayat ve Devlet Teşkilatı

Abbasi Devleti’nin sınırları içinde Araplar başta olmak üzere, İranlılar ve Türkler gibi çeşitli kavimler ve mezheplere mensup insanlar yaşamaktaydı. Her ne kadar hoşgörülü bir politika izlenmiş olsa da zaman zaman kavimler ve mezhepler arasında çatışmalar yaşanmaktaydı. Abbasilerde, İslam toplumu genel olarak havas ve avam denilen iki tabakadan meydana gelmiş; Halifenin yakınları, vezirler, emirler, kadılar, âlim ve kâtipler havas tabakasında iken esnaf ve sanatkârlar, çiftçiler, askerler, köleler ve diğer gruplar da avam tabakasını oluşturmaktaydı. Sosyal sınıflardan biri de zimmi denilen Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşan gruptu. Talas Savaşı’nda ele geçen Çinli esirler sayesinde İslam dünyasında kâğıt yapımı öğrenilmiş ve ilk olarak 756 yılında Semerkant’ta bir kâğıt imalathanesi kurulmuştur.

Abbasi şehirlerinde asayiş, şurta teşkilatı tarafından sağlanmış, devletin içinde ortaya çıkan iktidar mücadelesine son vermek amacıyla Emirü’l-ümeralık kurumu oluşturulmuş ve bu kurumun başında bulunan Emirü”-Ümera unvanlı bir kişi bulundurulmuştur. Halife Harun Reşid döneminden itibaren ise kadılkudatlık (başkadılık) makamı oluşturulmuştur. Ayrıca, devletin mali işlerine bakmak üzere Divanü beytülmal, askeri işlere bakmak üzere Divanü’l-ceyş, resmi yazışmalara bakmak üzere Divan’ı-tevki, posta ve gizli istihbarat hizmetlerine bakmak üzere Divanü”l-berid, idari haksızlıklara ve adli hatalara bakmak üzere Divan’ı-mezalim adlı divanlar kurulmuştur.

Abbasi Devlet Teşkilatında Türkler

751 yılında Araplar ve Çinliler arasında gerçekleşen Talas Savaşı’nda Türkler Arapların yanında yer alarak Çinlilere karşı mücadele vermiş ve bu savaşı Arapların kazanmasını sağlamıştır. Bu savaş aynı zamanda Türklerin İslamiyet’i öğrenmelerine ve zamanla İslamiyet’i kabul etmelerine yol açmıştır. Ayrıca, devletin önemli kademelerinde ve orduda Türklere önemli görevler verilmiştir. Abbasi Halifesi Harun Reşid, muhafız birliğini Türklerden oluşturmuş ve Bizans’tan gelebilecek tehditleri önlemek için Antakya merkezli olmak üzere Avasım eyaleti kurularak Türklerden oluşan askeri birlikler bu şehirlere yerleştirilmiştir. Afşin, Aşnas, Boğa el Kebir, Urtuç gibi Türk komutanlar, ülke içinde çıkan isyanların bastırılmasında önemli görevler üstlenmiş ve Halife Mu’tasım zamanında Bizans üzerine Anadolu’ya yönelik seferlere de katılmışlardır. Bu dönemde halife, Bağdat’ın kuzeyinde sadece Türklere ait olan Samarra şehrini kurdurmuştur.

Türkler sadece orduda değil siyasi ve idari alanlarda da etkili olmuştur. Şii Büveyhoğulları’nın Bağdat’ı ele geçirmesi Abbasi halifelerinin siyasi ve dini otoritesini kaybetmesine yol açmıştır. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1055 yılında Bağdat’ı kurtararak halifeye dini itibarını iade etmiş ve Bağdat başta olmak üzere açmış oldukları medreselerde Şiilik düşüncesine karşı mücadele vermiştir.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Abbasi Devleti ve Türkler Konu Anlatımı 9. Sınıf özet ders notu Tyt Tarih

Emevi Devleti'ne karşı çıkardığı isyanda başarılı olan Ebu'l Abbas Abdullah Emevi Devletini yı­karak Irak - Haşimiye başkent olmak üzere Abbasi Devleti'ni kurdu.
Daha sonra başkenti, Ebu'l Cafer Mansur Bağdat'a taşıdı. Mansur Dönemi'nde Eski Yunan ve Hellenistik eserler Arapça'ya çevrilerek medreselerde okutuldu. Bağdat bilim ve kültür merkezi haline getirilerek İslam Rönesansı yaşandı.
Abbasilerin en parlak dönemi Harun Reşid zamanıdır. Bu dönemde Franklarla ittifak yapılarak Endülüs Emevileriyle savaşıldı, Bizans'a akınlar düzenlenerek Bizans vergiye bağlandı.
751 Talas Savaşı sırasında Türklerden önemi bir destek gören Abbasiler Dönemi'nde Türk - Arap dostluğu başladı. Hatta Türkler ilk defa bu dö­nemde Abbasi Devleti'nin ordularında ve devlet kadrolarında vazifeler almaya başladı.
Abbasiler savaş sanatını iyi bilen Türklerin bu özelliklerini kaybetmemeleri için Samarra ordugah şehirlerini kurdular. Ayrıca Harun Reşid Döneminde Bizans sınırlarındaki Avasım şehirlerine Türkleri yerleştirdiler.
IX. yy.'dan itibaren Abbasi halifeleri güçlerini kaybettiler, bir süre sonra eyaletlere gönderilen komutanlar (valiler) “Tevaif-i Mülük” denilen küçük eyaletlere bölünüp parçalandılar.
Bu Tevaif-i Mülükler'in en önemlileri Tolunoğulları, Akşitler, Fatimiler, Samanoğulları, Büveyhoğulları'dır.
Abbasiler otoriteyi tamamen kaybetmeleri üzerine önce Gazne, sonra da Büyük Selçuklu devletlerinin en sonunda Musul Atabeyliği'nin koruyuculuğuna girdiler.
1258'de Abbasiler, Moğolların Bağdat'a girmesiyle siyasi olarak yıkıldı.
Moğol katliamından kaçmayı başaran Abbasi halifesi Muntasır kutsal emanetlerle beraber Mısır Memlüklü Devleti'ne sığındı, böylece Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferine kadar halifeler, Memlüklü Devleti'nde dini lider olarak görev aldılar.
11. Yavuz'un 1517 Ridaniye Seferi'yle son Abbasi halifesi III. Mütevekkili ve Kutsal Emanetleri İstanbul'a getirildi, böylece halifelik bu tarihten itibaren (1924'e kadar) Osmanlılara geçti.