2. Dünya Savaşı Döneminde Türkiye’nin Dış Politikası
- İtalya’nın Nisan 1939’da Arnavutluk’u işgali üzerine Türkiye, İngiltere ve Fransa arasında karşılıklı yardımlaşma antlaşmaları için görüşmeler başlamıştır. Türkiye 19 Ekim 1939’da İngiltere ve Fransa ile “Karşılıklı Yardım Antlaşması”nı imzaladı.
- 18 Haziran 1941 ‘de ise Almanya ile Türkiye arasında bir saldırmazlık paktı imzalandı.
- 1941 yılının sonlarına doğru Almanların Orta Doğu ve Kafkasya’ya yönelik harekâta başlaması, ABD’nin savaşa girmesi ve SSCB’nin de Almanya ile savaş durumunda bulunması gibi nedenlerden dolayı Müttefikler, Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa girme konusunda baskılarını artırdılar.
- Almanların Kasım 1942’de Stalingrad yenilgisinden sonra İngiltere ve Türkiye 30 Ocak 1943’te “Adana Konferansı”nda bir araya geldi. Bu konferansta Türkiye, Müttefiklere yakınlaşmayla birlikte, askeri yetersizliğini gerekçe göstererek savaş dışında kalmayı başardı.
- Aynı zamanda 28 Kasım – 1 Aralık 1943 tarihlerinde toplanan Tahran Konferansı’nda da Türkiye’nin müttefikler safında savaşa katılması tavsiye edilmiştir.
- İngiltere ve Türkiye Dış işleri Bakanları 5 – 6 Kasım 1943’te Kahire’de bir araya gelerek SSCB’nin ısrarı ile Türkiye’yi savaşa girme konusunda ikna etmeye çalışmışlardır. Ancak Türkiye, Müttefiklerin savaşa girmesi konusundaki tekliflerini reddederek savaş dışı kalmayı yine başarmıştır.
- Türkiye’yi savaşa dahil etmek isteyen Roosevelt ve Churchill İnönü’yü Kahire’ye davet etmişlerdir. (4 – 6 Aralık 1943) Kahire Görüşmelerinde, İsmet İnönü ise Türkiye’nin savaşa girmesini yapılacak askeri yardımlara bağlamıştır. Ancak yardım gelmediğinden Türkiye tarafsız kalmaya devam etmiştir.
2. Dünya Savaşı Sürecinde Türkiye’deki Ekonomik, Toplumsal ve Politik Gelişmeler
- Türkiye’de II. Dünya Savaşı’na fiilen katılınmasa da savaş ihtimaline karşılık ülke gelirlerinin önemli bir kısmı savunma alanına ayrıldı. Seferberlik nedeniyle tarım ve sanayi sektöründe iş gücünün azalması üretim faaliyetlerini düşürdü. Fiyatların ani yükselmesini engellemek amacıyla “narh” uygulaması başlatıldı.
- 18 Ocak 1940’ta çıkan ve 1942’de değişikliğe uğrayan “Milli Korunma Kanunu” ile hükümete ekonomik hayatı düzenleyici imkanlar sağlandı. Türkiye’de, Milli Korunma Kanunu’nun 6. maddesine dayanılarak Petrol Ofisi, Et ve Balık Kurumu gibi bazı kurumlar oluşturuldu.
- 1942’de büyük kentlerde karne uygulamasına geçildi. Ticaret Ofisi ve İaşe Müsteşarlığı gibi yeni kurumlar oluşturuldu. Bu kurumun amacı, temel tüketim mallarının karne ile dağıtımının iç ve dış ticarette ise fiyatlarının belirlenmesinin sağlanmasıydı.
- Aşırı vergilendirilmeyen kazançlar ile yüksek enflasyon da dikkate alınarak Varlık Vergisi ve Toprak Mahsulleri Vergisi gibi iki olağanüstü vergi alımına başlandı. 1940 – 1945 yılları arasında nüfus artışında azalma görüldü. “2. Beş Yıllık Sanayi Planı” uygulanamadı.
- Bu dönemde savaş şartlarına rağmen devlet harcamalarının bir kısmı “eğitim ve kültür”e ayrıldı. “Köy Enstitüleri” kuruldu.
- Türk yazar ve şairleri daha çok sosyal gerçeklik akımının etkisinde kalarak ülkenin şartlarını eserlerine yansıttılar. Bu dönemde edebiyatta “Garip Akımı” ortaya çıktı. Bu akımın en önemli temsilcileri Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday’dır. Bu dönemin diğer önemli şair ve yazarları ise Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil ve Sait Faik Abasıyanık’tır.
- Savaş şartlarının etkisiyle Ankara Radyosunun yanı sıra İstanbul Radyosu deneme yayınlarından sonra 1943’te sürekli yayınına geçti. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ Sözeri gibi dönemin önemli sanatçıları radyo programları ve taş plaklarla kendilerini halka tanıttılar.
- 1940’ta İstanbul K0nservatuarı’nın “kurumsal bir eğitim vermek” üzere açılması da Türk musikisi açısından önemli bir gelişme oldu.