1876’dan 1913’e Osmanlı Devletinde Darbeler ve Sonuçları 11.Sınıf
1876’dan 1913’e Osmanlı Devletinde Darbeler ve Sonuçları
1876 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti hem siyasi açıdan hem de ekonomik açıdan tam bir çöküşün içindeydi. Kuzey Afrika’daki ve Balkanlardaki topraklarının bir kısmını kaybetmiş, Avrupalı devletlerden aldığı dış borçları ödeyemez hale gelmiş bir durumdaydı. Diğer taraftan Balkanlar adeta kaynayan bir kazan gibiydi. Romenler, Bulgarlar ve Karadağlılar Batılı devletlerin de desteğiyle ayaklanma halindeydiler. Batılı devletler Balkan ulusları için Osmanlı Devleti’nden sürekli olarak ayrıcalıklar vermesini talep ediyordu. Yayımlanan Tanzimat ve Islahat fermanları da kötü gidişe dur diyememişti. Son çare olarak o dönem için en modern yönetim şekli olan meşrutiyet idaresine geçilerek kötü duruma son verilebileceği düşünülüyordu. Bu düşünceye Tanzimat dönemi aydın grubu olan Genç Osmanlılar, Sadrazam Mithat Paşa ve Harbiye Nazırı (Genelkurmay Başkanı) Hüseyin Avni Paşa yürekten katılıyordu. Ancak padişah Abdülaziz’i meşrutiyetin ilanı konusunda bir türlü ikna edememişlerdi. Abdülaziz’in şüpheli bir şekilde ölümünden sonra meşrutiyeti ilan etme sözüyle şehzade Abdülhamit Ağustos 1876’da II. Abdülhamit unvanıyla tahta geçti. Kurulan bir komisyon ile Belçika ve Prusya anayasaları örnek alınarak ilk anayasamız olan Kanunuesasi hazırlandı. 23 Aralık 1876 tarihinde Kanunuesasi ilan edilerek meşruti yönetime geçildi. Bu, demokrasi tarihimizde birçok eksiği olmasına rağmen önemli bir adımdı. Ancak bu dönem çok uzun sürmedi. 1877—1878 Osmanlı—Rus Savaşı’ndaki mağlubiyetin faturasını II. Abdülhamit Meclis-i Mebusan’a çıkardı ve anayasanın kendisine verdiği yetkiyle meclisi süresiz tatil etti. Böylece |. Meşrutiyet dönemi sona erdi. (1878)
Meşruti yönetime 30 yıl kadar ara verildi. Bu dönemde bütün güçler padişah II. Abdülhamit’in elindeydi. II. Abdülhamit baskıyla ülkeyi yönetti ve bu döneme İstibdat (Baskıcı) dönem adı verildi. Bu dönemde dış politikada Almanya’ya yakınlık ve Panislamist (İslam Birliği) politikaları uygulamaya konurken, iç politikada ümmetçilik anlayışı benimsenmiştir. II. Abdülhamit’in baskıcı tutumuna karşı 1889’da Askeri Tıp Okulu öğrencileri İttihat ve Terakki (Birleşme ve İlerleme) Cemiyetini kurdular. Bu cemiyet kısa sürede ordu içinde çok sayıda taraftar topladı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin çalışmaları, baskıcı yönetim muhalifi aydınların gayretleri ile II. Abdülhamit 24 Temmuz 1908 tarihinde meşruti yönetimi ikinci kez ilan etmek zorunda kaldı. Ancak yeni yönetimden rahatsız olan gruplar hemen muhalefete başladılar. Saltanat ve hilafet yanlıları kurdukları dernek ve gazetelerle meşruti yönetim aleyhinde propaganda yapmaya başladılar. Özellikle Volkan Gazetesi sahibi Derviş Vahdeti ile Serbesti Gazetesi başyazarı Hasan Fehmi’nin meşrutiyet karşıtı yazıları çok etkili oldu. Ordu içindeki alaylı subaylar meşruti yönetime karşı iken mektepli subaylar ise meşruti yönetimi savunuyorlardı. Bir akşamüzeri İstanbul Beyoğlu’nda Hasan Fehmi’nin öldürülmesi meşrutiyet karşıtlarını galeyana getirdi.
12 Nisan’ı 13 Nisan’a bağlayan gece Taşkışla’daki 4. Avcı Tabur’undaki kalkışma ile isyan başlamıştır. Miladi 13 Nisan 1909 tarihine Rumi olarak da 31 Mart 1325 tarihine denk gelen bu olaya “31 Mart Ayaklanması” denmiştir. Ayaklanma 13 gün sürmüş, askerlerin yanında, medrese öğrencilerinin ve bir kısım halkın da karıştığı bu ayaklanma Selanik’ten yola çıkan “Hareket Ordusu” tarafından bastırılmıştır. İsyan sırasında bir milletvekili, bir bakan ve sayısı tespit edilemeyen asker ve sivil vatandaşlar ölmüştür. Ayaklanmayı desteklediği gerekçesiyle II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, yerine V. Mehmet Reşat tahta geçmiştir. isyana katılanların bir kısmı idam edilmiştir. Diğer taraftan Kanunuesasi’de 1909 anayasa değişiklikleri yapılarak padişahın yetkileri elinden alınmıştır. 31 Mart Olayı, Osmanlı tarihindeki ilk irtica (gericilik) olayıdır. Mustafa Kemal Paşa Hareket Ordusu’nun kurmay başkanı idi. Bu olayla Mustafa Kemal Paşa tarih sahnesine çıkmıştır.
Balkan ulusları kendi aralarındaki meseleleri halletmiş ve sonrasında Rusya’nın kışkırtmalarının etkisiyle Osmanlı Devleti’ne karşı birleşerek savaş ilan etmişlerdir. Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan’a karşı tek başına mücadele eden Osmanlı Devleti I. Balkan Savaşı’na hazırlıksız yakalanmıştır. Bu dört Balkan devletine karşı yenilmesi, Bulgarların eski bir Osmanlı başkenti olan Edirne’yi ele geçirmesi ve son azınlık Arnavutluk’un bağımsızlığını ilan etmesi üzerine İttihat ve Terakki Partisi’ne mensup subaylar Enver Paşa önderliğinde bir darbe gerçekleştirdiler. Bab-ı Ali (Hükümet Merkezi) basıldı. Harbiye Nazırı Nazım Paşa öldürüldü. Kamil Paşa Hükümeti istifa ederek yerine Mahmut Şevket Paşa Hükümeti kuruldu. Balkan devletlerinin toprak anlaşmazlığı nedeniyle kendi aralarında savaşa girişmelerini fırsat bilen Osmanlı Devleti, Edirne ve Kırklareli’yi Bulgarlardan geri aldı. Bab-ı Ali Baskını ile iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Partisi I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devleti yönetti.
Yukarıda bahsedilen darbeler döneminde çeşitli toprak kayıpları yaşanmıştır. 1878 Berlin Konferansı sırasında Kıbrıs geçici surette askeri üs olarak İngiltere’ye bırakılmış, ancak Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na girdiği anda İngiltere Kıbrıs’ı topraklarına kattığını ilan etmiştir. 1878 Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsız olmuşlardır. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden yararlanan Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etmiş, Avusturya – Macaristan, Bosna – Hersek’i topraklarına kattığını açıklamış, Girit, Osmanlı Devleti’nden ayrılarak Yunanistan’a bağlanma kararı almıştır (1908). I. Balkan Savaşı’nın sonunda Arnavutluk bağımsızlığını ilan etmiştir (28 Kasım 1912).