1815 – Viyana Kongresi ve Şark Sorunu
Napolyon’un 1804’te kendini İmparator ilan etmesi sonucu “Avrupa’nın en güçlü devleti” olma amacı doğrultusunda Avusturya, İngiltere ve Rusya ile savaşmıştır.
Waterloo Savaşı’nda Napolyon’un bozguna uğratılması sonucu;
- Napolyon’un değiştirdiği Avrupa haritasını yeniden çizmek,
- Avrupa’nın geleceğini belirlemek,
- Fransa İhtilali’nin doğurduğu özgürlükçü ve ulusçu fikirlerin yayılmasını engelleyerek mutlak monarşileri korumak,
- Avrupa güçler dengesini Fransa ihtilali öncesi gibi yeniden düzenlemek
gibi amaçlarla 1815’te Viyana Kongresi toplanmıştır. Kongreye “Dörtlü İttifak Grubu” olarak İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya katılmıştır.
Viyana Kongresi’nde,
- Belçika ile Hollanda birleştirilmiş ve Niederland (Hollanda) adıyla yeniden şekillendirilmiş,
- İsveç ve Norveç Krallıkları kurulmuş,
- İsviçre tarafsız ve bağımsız bir ülke olarak oluşturulmuş,
- Varşova Rusya’ya bırakılmıştır.
- Viyana Kongresi’nde Avrupa’da siyasi yapı yeniden düzenlenirken sınırların çizilmesinde din, dil, milliyet esasları gözetilmemiştir.
- Kongrenin bu tutumu “Avrupa’da uluslar arasında yeni siyasi sorunların yaşanmasına” neden olmuştur.
Şark Meselesi
I. Türklerin Anadolu ve Balkanları Ele Geçirerek Avrupa İçlerine Kadar ilerlemeleri;
- Malazgirt Savaşı(1071) sonrası Papa öncülüğünde Türk ilerleyişini durdurmak için Haçlı seferleri düzenlenmesi,
- Osmanlıların Rumeli’ye geçişi (1353) ve Edirne’yi almaları sonrası yine Papa’nın girişimleri, Bizans’ın çağrıları ve Balkan uluslarının Osmanlı’ya karşı birleşmeleri ile 1364 Sırpsındığı Savaşı’ndan 1448 II. Kosova Savaşı’na kadar düzenledikleri Haçlı Savaşları ile Türk varlığının Anadolu’da ve Avrupa’da istenmemesi
II. XIX. yüzyıl başlarında siyasal güç kaybı içinde olan Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden yararlanarak,
- Osmanlı Devleti’nin Avrupa ve Balkanlar’dan atılması (ki bu süreci 1912—1913 Balkan Savaşlarıyla başarmışlardır.)
- Türklerin Anadolu’dan da atılması (ki bunu 30 Ekim 1918 – Mondros Mütarekesi sonrası Anadolu işgalleri ve Türklere zorla imza ettirdikleri Sevr Antlaşması ile başarmak istemişlerdir) politikaları biçiminde devam etmiştir.
Düşünelim: Hristiyanlığı; İslamiyet inancı karşısında güçlü tutmak, İslamiyeti; Hristiyanlık karşısında zor duruma düşürmek. Günümüzde “İslamafobi” veya terör eylemlerinde dezenformasyon yoluyla “Müslümanlar teröristtir” algısının yaratılmaya çalışılması halen Şark Meselesi’nin canlı tutulduğunu açıkça göstermektedir.