XVI. Yüzyıldaki Osmanlı Devleti’ne Genel Bakış
XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, siyasi kudret açısından tarihindeki en yüksek seviyeye ulaşırken, dil, edebiyat, kültür ve sanat alanlarında da gelişmesini sürdürmüştür. Bu yüzyılda, Osmanlı dünyanın cazibe merkezi olurken dünya siyasi hayatında söz sahibi küresel bir aktör haline gelmiştir. Bu devirde halkın kültür ve refah seviyesi alabildiğine yükselmiştir.
II. Bayezid Dönemi (1481 – 1512)
Bir taht kavgası olan Cem Sultan İsyanı devleti yıpratmış ve bir süre için batı yönlü fetihlerin durmasına neden olmuştur. Sultan II. Bayezid ülkeyi ılımlı bir politika ile yönetmiştir. Bu ılımlı tavır, özellikle göçebe topluluklar gibi Osmanlı hakimiyetine karşı memnun olmayan grupları isyana cesaretlendirmiş ve Şah İsmail’in Anadolu’da yaptığı siyasi propaganda Osmanlı idaresine karşı oluşan muhalefetin iç sorun olmaktan çıkmasına sebep olmuştur. Osmanlı hakimiyet alanlarında çıkan huzursuzlukların, yaşlı ve hasta Sultan İkinci Bayezid tarafından denetlenemediğini kanıtlamıştır. Bu durum karşısında Şehzade Selim, yeniçeri desteğini de alarak 1512’de babasını tahtı bırakmaya zorlamıştır.
I. Selim (Yavuz) Dönemi (1512 – 1520)
Tahta geçtikten sonra Şah Kulu İsyanı’nın çıkış kaynağı olan Safeviler üzerine yürüyerek 1514 Çaldıran zaferiyle Şah İsmail’i yenerek Safevi tehlikesini bertaraf etti. Sultan Selim 1516 Mercidâbık, 1517 Ridâniye zaferleriyle Memlükların elindeki Suriye, Mısır ve kutsal toprakları aldı. Özellikle Mekke ve
Medine’nin Osmanlı’nın eline geçmesi, Osmanlı’yı İslam halifeliğinin merkezi olma durumuna yükseltti. Birinci Selim’in fetihlerinin önemli bir diğer sonucu da dünyanın en zengin ticaret yolunun Osmanlı’nın eline geçmesidir.
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi (1520 – 1566)
Sultan Süleyman dönemi Osmanlı’nın altın çağıdır. Kanuni döneminde Osmanlı yönünü batıya çevirmiş, bir dünya gücü olarak ortaya çıkmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Habsburglardan V.Karl ile Fransa kralı I.François arasındaki siyasi sorunlarda I.François’in yanında yer alarak Avrupa siyasetinde aktif rol oynamıştır. 1526 Mohaç’Ia Macaristan Türk hakimiyetine girmiş, 1538 Preveze’yle Osmanlı donanması, Akdeniz hakimiyetini sağlamıştır. Kanuni Sultan Süleyman, askerî ve siyasî başarılarının yanında, kanunnameleri günün şartlarına göre yeniden düzenleyerek bir kanunnameler çağı oluşturmuştur.
XVI. Yüzyıla Kadar Osmanlı – Safevi İlişkileri
Osmanlı Devleti XVI. yüzyılın başında İran’da egemen olan Safevi Devleti ile yine bu yüzyılın başlarından itibaren savaşmak zorunda, kalmıştır. Bu savaşların temel nedeni her iki ülkenin de Orta doğuda egemen olmak istemesidir. Safevi Devleti’nin XVI. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu’da egemen olabilmek için Anadolu halkını şii kökenli isyanlara teşvik etmesi ilk Osmanlı İran savaşlarının başlamasına neden olmuştur.
Yavuz Sultan Selim 1514 Çaldıran Savaşı ile İran üzerine yürümüş ve Doğu Anadolu’yu Safevilerden almıştır. Bu gelişmeler bundan sonra uzun süre devam edecek olan savaşların önünü açmıştır. İki ülke arasındaki egemenlik mücadelesi Osmanlı ile Safeviler arasında imzalanan ilk barış antlaşması olan 1555 Amasya Antlaşması ile kısa bir süre için dursa da XVI. yüzyılın sonlarında savaşlar yeniden başlamıştır.
XIV. yüzyılın sonlarında başlayan Osmanlı, Habsburg ve Macaristan ilişkileri, Macarlar ve Habsburg hanedanı mensuplarının Osmanlılara
karşı Bizans’ın yanında Haçlı Seferleri’ne destek vermesi ile bir mücadele sürecine girmiş ve XV. yüzyılda Sırbistan meselesinden dolayı Osmanlı Devleti ile Macaristan arasında mücadeleler artmıştır. Macaristan ile yapılan Mohaç Meydan Savaşı (1526) sonucu Osmanlı Devleti ile Habsburg Hanedanı arasında doğrudan ilişkiler başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin Macaristan’ın büyük bir kısmını bu savaşla topraklarına katması ve aynı bölgede Habsburgların da hak iddia etmesi Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar sürecek olan rekabetin temelini oluşturmuştur.
Osmanlı Devleti’nin 1. Viyana Kuşatması (1529)’nı yapması iki süper gücün daha yakın ilişkide olmasını sağladığı gibi, aynı zamanda da
gelecekte olacak savaşların işaretini vermiştir.
Ancak kısa vadede Osmanlı Devleti ile başa çıkamayacağını kabul eden Habsburglar Osmanlı Devleti’ne barış teklif etmişler ve 1533 yılında İstanbul Anlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Habsburglar, Macaristan üzerinde hak iddia etmekten vazgeçtikleri gibi aynı zamanda Habsburg kralının Osmanlı sadrazamına denk olduğunu da kabul etmişlerdir. Bu durum Osmanlı Devleti’nin Habsburglar üzerinde siyasi üstünlük sağladığını kanıtlamıştır.
XVI. Yüzyıla Kadar Osmanlı – Venedik İlişkileri
Osmanlı Venedik ilişkileri Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren yoğunlaşmıştır. Osmanlı Devleti’nin denizlerde egemen olma isteği ve bu istek doğrultusunda Ege adalarına yönelmesi Venedik’le savaşların başlamasına neden olmuştur. II. Beyazid döneminde Mora Yarımadası kıyılarının ele geçirilmesi rekabete daha da artırmıştır. Bu rekabet XVI. yüzyılın sonlarından itibaren artarak devam etmiştir.