ALİ ŞİR NEVAYİ (1441 – 1501) (Çağatay Sahası)
Çağatay edebiyatının en ünlü şairi olan Nevayî; yakın dostu, şair, hükümdar Hüseyin Baykara’nın vezirliğini yapmıştır.
Çağatay Türkçesi onun sayesinde büyük bir edebiyat dili haline gelmiştir; bu sebeple Çağataycadan “Nevayî Dili” diye bahsedilir.
Nevayî, bilinçli bir dilcidir. Farsçanın resmî dil olduğu, aydınların Farsça yazdığı bir dönemde Türkçenin Farsçadan geri olmadığını hatta bazı yönlerden Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu savunmuştur.
Dönemin genç şairlerini Türkçe yazmaya teşvik etmiş, Türkçenin edebî dil olarak kullanımını özendirmiştir.
Türk edebiyatındaki ilk şairler tezkiresini ve ilk hamseyi yazmıştır.
Manzum ve mensur otuz civarında eseri bulunmaktadır. Dört Türkçe, bir Farsça Divan’ı vardır.
Eserleri
Muhakemetü’l-Lügateyn: “İki dilin karşılaştırılması” anlamına gelen eserde Nevayî, Türkçenin Farsçadan bazı yönlerden üstün olduğunu örneklerle açıklamaya çalışır.
Mizanü’I-Evzan: ”Vezinlerin ölçüsü” anlamına gelir. Şiirle ilgili teorik bilgiler veren bir eserdir. Türklerin kullandıkları nazım şekilleri, vezinleri, aruz kalıplarını anlatır.
Mecalisü’n-Nefais: “Nefislerin meclisi” anlamına gelir. Türk edebiyatının ilk şairler tezkiresidir. Nevayî, Molla Camî’nin Baharistan ’ı ve Devletşah Tezkiresi’ni örnek alarak eserini sekiz bölüm halinde düzenlemiştir. Her bölüme ‘meclis’ adını vermiştir.
Hayretü’I-Ebrar, Ferhad ü Şirin, Leyla vü Mecnun, Seb’a-i Seyyare, Sedd-i İskenderi: Hamsesini oluşturan mesnevileridir.
ŞEYHİ (1376?-1431 ?) (Osmanlı Sahası)
Asıl adı Yusuf Sinaneddin’ dir. Hekim, din bilgini ve şairdir. Kütahyalıdır. Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli’ye bağlandıktan sonra “Şeyhî” mahlasını almıştır.
Çağdaşlarına göre zarif bir dile, zengin bir hayale, canlı bir tasvir yeteneğine sahip olan Şeyhî, her yönüyle büyük bir şairdir.
Gazel yazmayı ev yapmaya, mesnevi yazmayı ise şehir kurmaya benzetmiştir.
Şiirlerinde hem din dışı hem de tasavvufî konuları işlemiştir.
Göz doktoru olan Şeyhi, Çelebi Mehmet’i tedavi edince kendisine mükâfat olarak Tokuzlu köyünün tımarı verilmiştir. Tımarın eski sahipleri tarafından darp edilmesi üzerine Hamame adlı ünlü mesnevisini yazdığı söylenir.
Eserleri
Türkçe Divan
Hüsrev ü Şirin: Genceli Nizami’den çevirdiği mesnevidir. Edebiyatımızda yazılan Hüsrev ü Şirin’lerin en başarılısıdır. 11 bölüm olan eser, 6944 beyitten oluşur. Din dışı bir mesnevi olup İran hükümdarı Hürmüz’ün oğlu Hüsrev ile Ermeni melikesi Mehin Banu’nun yeğeni Şirin’in arasındaki aşk macerasını konu alır.
Harname: Eseri, ll. Murat’a sunmuştur. Edebiyatımızda yergi (hiciv) türünün başarılı bir örneğidir. 126 beyitlik alegorik-sembolik bir mesnevidir. Fabl niteliği taşır. Eserde teşhis ve intak sanatları kullanılmıştır. Boynuz umarken
kulaktan olan bir eşeğin hikâyesi anlatılır. Yük taşımaktan bir deri bir kemik kalmış bir eşeğin, semiz öküzlerin boynuzlarına imrenip onlar gibi semirmek için bir ekinliğe dalması üzerine kızgın tarla sahibinin onun kuyruğunu ve kulağını kesmesi anlatılır. “Boynuz umarken kulaktan olmak” darbımeseline dayanır.
AHMET PAŞA (?-1497) (Osmanlı Sahası)
Döneminde sultanü’ş-şuara olarak bilinen şair, Fatih’in vezirliğini yapmıştır. Fatih tarafından idama mahkum edilmiş, bunun üzerine Kerem Kasidesi’ni yazarak idamdan kurtulmuştur.
Kasidelerinin çoğunu Fatih için yazan Ahmet Paşa, onun için ayrıca “Güneş Kasidesi”ni yazmıştır.
II. Bayezıd’a sunduğu “Ab” ve Cem Sultan’a sunduğu “Benefşe” kasideleri de ünlüdür.
Çoğunlukla aşk ve tabiat güzelliğini işlemiş; din-dışı gazel ve murabbalarıyla tanınmıştır. Dinî ve tasavvufî konulara rağbet göstermemiştir.
Edebiyatımızda “tanzir” yani nazire yazma geleneğinin önde gelen ismidir. “Kerem Kasidesi” Şeyhi’ye, “Güneş Kasidesi” Atai’ye, “Gönül” redifli murabbası Melihî’ye naziredir. Onun nazirecilik anlayışında aynı şiiri daha güzel söylemek vardır.
Sanatçının şiirlerinin toplandığı Divan’ı vardır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (?-?) (Osmanlı Sahası)
Hayatı hakkında pek bilgi olmayan Süleyman Çelebi, Türk edebiyatındaki en önemli mevlit yazarıdır.
Mevlit olarak bilinen Vesiletü’n-Nenat adlı eserinin kaynakları arasında Aşık Paşa’nın Garipname’si, Kadı Darîr’in Siyer’i, Ahmedî’nin İskendername ’sinin mevlit bölümü vardır.
Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i kendisinden önceki ve sonraki mevlitlerin en güzelidir.
Eserleri
Vesiletü’n-Necat: “Kurtuluş sebebi” anlamına gelir. Mevlit olarak tanınan eser, yaklaşık 700 beyit tutarında bir mesnevidir. Eser, Hz. Muhammed’e duyulan derin ve samimi sevginin yansımasıdır. Eser, altı ana bölümden oluşur: Münacat, Meladet (doğuş), risalet (Hz. Muhammed’in peygamber oluşu), miraç. (Hz. Muhammed’in göğe yükselmesi), rıhlet (Hz. Muhammed’in vefatı), dua. Bu eseri Hz. Muhammed’i övmek ve üstünlüğünü anlatmak için yazmıştır. Sekiz yüze yakın beyitten oluşur. Süleyman Çelebi Mevlit’i, İranlı şii-batinî bir vaizin bütün peygamberlerin eşit olduğunu söylemesi üzerine peygamberimizin üstülüğünü kanıtlamak için 1409’da yazmıştır.
NECATİ BEY (1451 ?-1509) (Osmanlı Sahası)
Asıl adı Nuh veya İsa’dır. Devşirme çocuğudur.
Tezkireler “Hüsrev—i Rum” ve “melikü’ş-şuara” olarak andığı Necati, şiirleri, hat çalışmaları ve atasözü söyleyiciliğiyle tanınmıştır.
Dönemine göre oldukça sade bir dil kullanmış; özellikle atasözlerini, deyimleri, halk söyleyişlerini kullanmıştır.
Aşk konusunu işleyen gazelleri ünlüdür.
Sanatçının şiirlerinin toplandığı Divan ‘ı vardır.
HAMDULLAH HAMDİ (Osmanlı Sahası)
Fatih’in meşhur hocası Akşemseddin’in en küçük oğludur.
Mesnevi nazım biçimiyle yazdığı eserleriyle tanınır.
Anadolu sahasında Osmanlı Türkçesiyle ilk hamseyi yazmıştır.
Türk edebiyatındaki en güzel “Yusuf u Züleyha” mesnevisini yazmıştır.
Leyla vü Mecnun, Tuhfetü’l—Uşşak, Kıyafet—name ve Mevlit diğer eserleridir.
AHMED-İ DAİ (?-1421) (Anadolu Sahası)
Anadolu sahasında gelişen Türk edebiyatının kurucu şairleri arasında yer alır.
Arapça ve Farsça eserler de yazmış olan sanatçı, çağının ilimlerini bilen âlim bir kişidir.
Birçok eser yazan Daî “Çengname ” adlı sembolik mesnevisiyle tanınmıştır.
Türkçe Divan, Farsça Divan, Camasbname ve Teressül sanatçının diğer eserleridir.