GÜLŞEHRİ (1250?-1335)
Kırşehir’in Gülşehir kasabasından olduğu için “Gülşehri” olarak anılmıştır.
Ahî Evren’in yanında elli yıl kadar kalmış, onun ölümünden sonra ahilik postuna oturmuştur.
Sultan Veled’in isteğiyle Mevlevî tarikatına bağlanan Gülşehri, Kırşehir’de kurduğu Mevlevî tarikatının ilkelerini yaymaya çalışmıştır.
Divanı bulunmayan ve mutasavvıf bir şair olan Gülşehri mesnevileriyle tanınmış, tasavvuf konusunu işlemiştir.
Nazım tekniğine hâkim, dili ve aruz veznini iyi kullanan bir sanatçıdır.
Eserleri
Mantıku’t-Tayr: (Kuş Dili) Gülşehrî’nin Feridüddin-i Attar’ın aynı isimdeki eserini esas alarak oluşturduğu, vahdet—i vücut inancını işlediği alegorik ve sembolik bir mesnevidir. 30 kuşun Hüdhüd’ün kılavuzluğunda Simurg’u arayıp bulmaları anlatılır.
Felek-name: Farsça olarak yazılmış tasavvufî-ahlakî bir mesnevidir.
Aruz Risalesi: Farsça yazılmıştır.
Keramet-i Ahi Evran: 167 beyitlik Türkçe mesnevisidir. Eserde Ahi Evran, cömertliğiyle tanınan Hatim’et-Taî ile mukayese edilir.
AŞIK PAŞA (1272-1332) (Anadolu Sahası-Beylikler Dönemi)
Asıl adı Ali’dir, mahlası Aşık’tır. Kırşehir’de doğmuş ve burada yaşamıştır.
Şiirlerinde Aşık, Aşık Paşa, Muhlisoğlu Aşık mahlaslarını kullanmıştır.
Anadolu’da yetişip Türkçe eser veren ilk mutasavvıf şairlerimizdendir.
Sade Türkçeyle şiirler yazan Aşık Paşa, eserlerinin sanat değerinden çok Türkçeye verdiği kıymetle önemlidir.
Türkçenin edebiyat dili olmasında rol oynamıştır. Garipname’de yer alan aşağıdaki dizeler Türkçeye verdiği önemi ve sevgisini gösterir:
Türk diline kimesne bakmaz—ıdı
Türklere hergiz gönül akmaz—ıdı
Türk dahı bilmez-idi bu dilleri
İnce yolı ol ulu menzilleri
Yunus Emre tarzını sürdürmüştür. Hece ve aruz vezinleriyle yazılmış 70 kadar şiiri elimizde bulunmaktadır.
XV. yüzyılın meşhur tarihçisi Aşık Paşazade, Aşık Paşa’nın oğlunun torunudur.
Eserleri
Garip-name: Aşık Paşa’nın Türklere tasavvufu öğretmek amacıyla yazdığı ünlü mesnevisidir. Dinî, tasavvufî ve didaktik bir eserdir. 12.000 beyit civarındaki bu mesnevi aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmış olup on bölümden meydana gelmiştir.
Fakr-name: 161 beyitlik tasavvufî bir mesnevidir.
Vasf-ı Hâl: 39 beyitlik bir mesnevidir.
Kimya Risalesi: Aşık Paşa’ya ait olduğu şüphelidir.
ŞEYYAD HAMZA (?-1348) (Anadolu Sahası)
Hayatı hakkında yeterli bilgi olmayan Şeyyad Hamza, mutasavvıf bir şairdir.
Dinî, tasavvufî, ahlakî konuları işleyen şairin din dışı konuları işlediği şiirleri de vardır.
Yusuf u Züleyha adlı mesnevisi Türk edebiyatında aşk konulu ilk mesnevidir.
AHMET FAKİH (?-1352) (Anadolu Sahası)
Eski Anadolu Türkçesinin elde bulunan belgelere göre en eski şairidir.
Din ve tasavvuf konulu şiirler yazmıştır.
Kaside biçimindeki Çarhname ve “ilk manzum seyahatname” özelliği taşıyan Kitabu Evsafı Mesacidi’ş-Şerife adlı mesnevi eserleri arasındadır.
AHMEDİ (1334?-1413) (Anadolu Sahası-Beylikler)
Asıl adı Taceddin İbrahim bin Hızır olan Ahmedî, Germiyanlı’dır.
Hoca Dehhanî ve Kadı Burhanettin ile birlikte divan edebiyatının kurucularından olan Ahmedî, 14. yüzyılın eseri en çok olan sanatçısıdır.
Daha çok din dışı konularda şiirler yazmıştır.
Türkçeyi iyi kullanan, nazım tekniğine hâkim kudretli bir sanatkardır.
Eserleri
Divan: 8500 beyit kadardır. Söz ve anlam incelikleriyle dolu olan Divan, ustaca söylenmiş şiirlerden oluşur.
İskendername: Konusunu Nizamî ve Firdevsî’den almıştır. Eser Anadolu’da, Nizamî-i Gencevî’nin İskendername adlı eserine yazılan ilk naziredir. Mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır. Makedonyalı Büyük İskender’in doğu seferi ve doğu ülkelerini fethini konu alır. İskendername’nin içinde Süleyman Çelebi’den dört yıl kadar önce yazdığı ve 615 beyitten oluşan bir “Mevlit” vardır.
Cemşid u Hurşid: İranlı şair Selman-Saveci’den genişleterek çevirdiği mesnevidir. Eser gazellerle süslenmiştir. Çin hükümdarı Cemşid’in Rus kayserinin kızı Hurşid’e aşkını anlatır.
Dastan-ı Tevarih-i Müluk-ı Al-i Osman: İskendername’nin sonunda bulunan 334 beyitlik Osmanlı vakayinamesidir. Osmanlı yazarlarca yazılmış ilk Türkçe Osmanlı tarihi sayılır.
Tervihu’l-Er’vah: Tıpla ilgili on bin beyitlik, ilmî, edebî mesnevisidir.
Mirkatü’I-Edep: Arapça-Farsça manzum lügattir.
KADI BURHANETI’İN (1345-1399) (Azeri-Anadolu Sahası)
Akkoyunlularla yaptığı savaş sonucu 1398’de tedbirsiz davrandığı için yenilerek 1399’da Sivas’ta idam edilmiştir.
Anadolu’da yaşayıp kadılık, vezirlik ve hükümdarlık yapmış âlim ve şair bir devlet adamıdır.
Şiirlerinde mahlas kullanmamıştır. Şiir dilinde Azeri Türkçenin özellikleri görülen şair, sade dille yazdığı Türk halk şiirinde görülen cinaslı kafiyeye fazlaca yer verdiği tuyuğlarıyla tanınır.
Şiirlerinde tasavvufî düşüncenin yanında dünya zevklerine dayalı din dışı konuları işlemiştir. Şiirlerinde ihtiraslı ve maceracı ruhunun yansımaları vardır.
HOCA MES’UD (Anadolu Sahası)
Kırşehirli olduğu ve devrin ileri gelen bilginlerinden olduğu sanılmaktadır.
Eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla Türkçeyi başarılı kullanmıştır.
” Aşk konulu Süheyl ü Nevbahar adlı mesnevisiyle tanınmıştır.
SEYYİD NESİMİ (ö.1404) (Azeri Sahası)
Hurufilik tarikatına mensup olan Nesimi, şiirlerinde bu inancı anlatmıştır.
Vahdetivücut inanışını cesur ve taşkın bir biçimde ortaya koyan Nesimî, görüşleri yüzünden Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüştür.
Bazı gazellerinde Hüseynî mahlasını kullanan şair, şiirlerinde tasavvufu, Hurufiliğin heyecan ve düşünce tarafını işlemiştir.
Türk edebiyatının en lirik, en coşkun tasavvuf şairlerinden olan Nesimî, Azeri Türkçesine yakın bir dille yazdığı tuyuğlarıyla tanınır.